Siyaset yok 'okuma' var!
Türkiye'nin şu şartlarında kitap çıkarmak da, dergi çıkarmak da çok güç. Belli dağıtım şirketleri sıkıntıda. Kimi iflas etti, kimi konkordatoya gitti. Yayıncılar bekliyorlar....
Türkiye'nin şu şartlarında kitap çıkarmak da, dergi çıkarmak da çok güç. Belli dağıtım şirketleri sıkıntıda. Kimi iflas etti, kimi konkordatoya gitti. Yayıncılar bekliyorlar. Birçoğu kitap yayınlamayı durdurdu. Arayış içindeler. Sık sık fuarlar açılıyor. Biraz bu fuarlardan umutlular. Diğer taraftan dağıtımda tekelleşme konuşuluyor. İşlerine gelmeyen kitapları dağıtmayacaklar. Mesele karmaşık. Hatta kitap fiyatlarına da standart getirileceği yayıncılar arasında yaygın söylenti.
Bunların neden olduğunu, neden bir tür "cemaatleşme"ye gidildiğini bugün kanunen siyaset konuşulmayacağı için yazamayacağım.
Dergilerden bahsetmek istiyorum.
Bizim Külliye: Bu "Külliye"yi başka "Külliye" ile karıştırmayalım! O "başka Külliye" aslında Saray. "Bizim Külliye", Elazığ'da üç ayda bir yayınlanan ilim irfan dergisi. 79. sayıya geldi. İzzet Paşa Vakfı bünyesinde çıkıyor. Bu sayıda "Yazı ve Yazarlık" üzerine dosya açmışlar. "Yazmanın tarihsel sürecine dokunmadık." dedikten sonra "Niçin yazarız?", "Düşünerek yazmak bize ne kazandırır?", "Hayata dair yazarak ölümün elinden bir şeyler kurtarmak mümkün mü?" sorularının cevabı aranmış. Hemen girişte ufak bir tenkidim olacak. "Yazmanın tarihsel süreci" ne? Meselâ; ben "Yazmanın tarihî vetiresi" derdim. Böyle ifade edilmeliydi anlamında söylemedim. Daha açıklayıcı cümle kullanılmalıydı, diye düşünüyorum. 80. sayıda dosya konusu "Edebiyat ve Yenilik"miş. Derginin bu sayısında epey tanıdık isimler, arkadaşlar da var. Bu makale, şu mülâkat okunmalı, diyerek bir ayırıma gidemiyorum. Hepsi okunmalı; öğretici, ısıtıcı, düşündürücü makaleler, mülakatlar... Burada Milay Köktürk'ün makalesine çok kısa temas etmek istiyorum. Makalenin başlığı "Dijital çağda yazarın trajedisi". Prof. Dr. Milay Köktürk felsefeci. Bu sıra "felsefecilerin dili"ne takıldım. Çok berbat! İfadeleri yetersiz. Kendilerinin uydurdukları kelimeleri açıklama koymadan kullanıyorlar. Anlattıkları havada kalıyor. Milay Bey'in bu hususta muhakkak söyleyecekleri vardır. (Belki de söylemiştir. Görmemiş olabilirim.)
Yeni Ufuk: Aylık eğitim ve kültür dergisi. Denizli merkezli. Anadolu dergileri benim önceliğimdir. 54. sayısını ünlü şairimiz Arif Nihat Asya'ya ayırılmış. 5 Ocak 1975'te vefat etmişti. DTCF'de talebeydim. Rahmetli Mehmet Gül, İstanbul'dan gelmişti. Birlikte fakülteden bir grup arkadaşla cenaze törenine katılmıştık. Türkeş de mezarlığa kadar gelmişti. Dergide Burak Akşit, "Timur'un Ölümünden Sonra Gelişen Olaylara Kısa Bir Bakış" çalışmasının ikincisini yayınlıyor. Batuhan Öztürk'ün "Sosyal Medya Çılgınlığı: Akıllı Telefonlar, Aptal İnsanlar..." başlıklı makalesi çağımızın hastalığına parmak basıyor. Efendi Barutçu "Sarıkamış Harekâtı ve Enver Paşa" üzerinde duruyor.
Akpınar: Kültür sanat ve edebiyat dergisi. Niğde merkezli. İsmail Özmel'in fedakârlığıyla 14 yıldır yayınlanıyor. 79. sayıda Saim Sakaoğlu'nun hüzünlü bir yazısı yer alıyor. Ocak 1969'da, Erzurum'da minik yavrusunu toprağa vermiş. Son satırında "Kavuşup görüşmek niyazıyla sevgili oğlum." diyerek, hasretini "ölümüne" ortaya koyuyor, hepimizi hüzünlendiriyor. Derginin bu sayısında, Dilber Tahiroğlu ünlü edebiyatçımız Sevinç Çokum'la, romancılığına dair konuşmuş. Sevinç Çokum, yazarlık serüvenini de anlatıyor. Akpınar'ın bu sayısı hususiyetle edebiyat meraklılarının okuması gereken bir sayı.