'Türkçü' Vambery'nin mektubu(1)
Vambery (1832-1913), çok zeki ve çok kurnaz... Hiçbir surette, "Türkçülüğüne" halel getirmiyor. "Türkçü" derken: Türk'ün ne manaya geldiğini fark eden demek istiyorum. "Türk"ü fark etmek öyle kolay...
Vambery (1832-1913), çok zeki ve çok kurnaz... Hiçbir surette, "Türkçülüğüne" halel getirmiyor. "Türkçü" derken: Türk'ün ne manaya geldiğini fark eden demek istiyorum. "Türk"ü fark etmek öyle kolay değil... Osmanlı paşaları fark edemedikleri için sonra ne hâllere düştük. Vambery zaten bunu da ifade ediyor.
Vambery Türk-Türklük vadisinde derinleşen bir isim. O, aslen Yahudi. Aynı zamanda bir İngiliz casusu. Aynı zamanda Osmanlı casusu... II. Abdülhamid, Vambery'nin kime çalıştığını çok iyi biliyor ama sofrasına davet etmekten imtina etmiyor. Niye? Faydalanıyor, sözünün taşınacağını bile bile konuşuyor. Ve ondan bilgi almak için, casusluğunu ihsas ederek sorular soruyor. Para da veriyor.
Neymiş?.. O bir Yahudi; gizli ajandası var, dememeliyiz. Neymiş?.. O bir İngiliz casusu; laf taşıyor, Osmanlı'nın parçalanmasına destek veriyor, dememeliyiz.
Neyi ne kadar biliyoruz? 19. yüzyılın ikinci yarısında İngilizler namına Orta Asya'ya gitti, Türk ülkelerini dolaştı... Öyle bir eser bıraktı ki; 19. yüzyılın ikinci yarısı zaman aralığında, "biz", biz"i onun samimî kaleminden tanıyoruz; görmek istediğimizi de, görmek istemediğimizi de sayesinde görüyoruz. Görmek istemediğimizi görmek... Ah bunu bilebilsek!.. Eksiğimizi, gediğimizi fark edebilsek... Geçmişte Anadolu'yu dolaşan Batılı seyyahların eserlerini okuduğumuzda, onlar için, "Bunların garazları var. Türkleri yanlış anlatıyorlar." deriz ve öfkemizi kabartırız. Hiç öyle düşünmeyelim. Peşin hükümleri olabilir. İlimde tek doğru yoktur; şüphe vardır, muhâkeme vardır, kıyas vardır, analitik düşünme vardır. Bırakın, insanlar gördükleri kadar, idrak ettikleri kadar yazsınlar.