Türkiye kaybetmemeli!
Bu hafta sonu İstanbul'un kaderi değil; daha ötesi Türkiye'nin kaderi belli olacak. Zat-ı Muhterem "İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder." demişti. Elbette İstanbul'un "getirdiklerini götürdüklerini" hesap ederek konuşuyor...
İstanbul'u (=Türkiye'yi) yemek isteyenler israfı, sömürmeyi, partilisini kayırmayı, eşe dosta ulûfeleri bırakıp karşı adayın "küfür"üne kafayı takmışlar.
İnsanlar eğer umuma hitap etmiyorlarsa, kendi aralarında konuşurken, kızdıklarında da, yarenlik ettiklerinde de halkın kullandığı dili kullanırlar, ortalık sözünü ederler. Burada kendi aralarında konuşurken karşılaştıkları bir menfi durum karşısında, bu menfi durumun müsebbibi gördüklerine "ayıplanacak" söz etmişlerse umumla ilgili değil; kendileriyle ilgilidir. Eğer bir başkası duymuş, müsebbip görülen kişiye yetiştirmişse, mesele iki taraf arasında halledilecek bir meseledir.
İstenmeyen söz edilmişse, alt edecek hiçbir şey bulamayıp, "Ya sen sahi, birine kötü söz söylemiştin!" diye çıkılırsa, halkı kendilerine güldürürler. Millet kimin kime kötü söz söylediğine bakmıyor. Onlar şahsî meseleler. Cebinden çıkana bakıyor, soyulup soyulmadığına bakıyor, ayın sonunu getirip getiremeyeceğine bakıyor, sırtından kimlerin geçinip geçinmediğine bakıyor, Türkiye'nin kalkındırılıp kalkındırılmadığına bakıyor...