Velev kâne yüz seksen!
Yüksek Seçim Kurulu'nun cesaretini alkışlamalıyız! Keşke aynı cesareti 16 Nisan 2017'deki Rejim Değiştirme Referandumu'nda da gösterselerdi. Kanuna rağmen mühürsüz oy pusulaları kabul edilmiş, büyük...
Yüksek Seçim Kurulu'nun cesaretini alkışlamalıyız! Keşke aynı cesareti 16 Nisan 2017'deki Rejim Değiştirme Referandumu'nda da gösterselerdi. Kanuna rağmen mühürsüz oy pusulaları kabul edilmiş, büyük tartışma çıkmıştı. Rejim değiştiren oran 51.4 "evet", yüzde 48.6 "hayır" idi. İstanbul Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok büyükşehirde, "hayır" öndeydi. Referandumdan sonra, bütün yetkileri eline alan R. T. Erdoğan seçimden sonra ne demişti: "Sonucu küçümsemeye kalkmayın, atı alan Üsküdar'ı geçti."
Bu seçimde İstanbul hâlâ tartışılıyor. YSK beklenmedik bir karara imza attı ve Ak Parti'nin "31 ilçede bütün oylar yeniden sayılsın." talebini reddetti. 22 ilçede sadece 51 sandıkta oyların tamamının yeniden sayılmasına karar verdi. YSK'daki Ak Parti temsilcisi ise, "Daha itirazlarımız bitmedi." diye açıklama yaptı. Aynı temsilci, referandum oylamasında el yazısıyla hemen oracıkta YSK'ya bir dilekçe vererek mühürsüz oyların sayılmasını istemiş "şaibe, hile, hurda" tartışmasını başlatmıştı!
R. T. Erdoğan'ın, Rusya'ya giderken seçimlere dair yaptığı açıklamalar, "Bir cumhurbaşkanı böyle mi konuşur!" dedirtecek türdendi. "Seçimlerde kamera tespiti usulsüzlükleri var." diyor. Öyle kızgın ki, seçimin tamamının usulsüz olduğunu söylüyor. Seçim yenilenmeli, demeye getiriyor.
Gezi Olayları sırasında, camide içki içildiğine, Kabataş'ta bir hanıma eziyet edildiğine dair kamera görüntüleri olduğunu söylemiş ama bu görüntüler nedense ortaya çıkarılmamıştı.
Ak Parti genel başkan yardımcısı, hani İstanbul seçimleri için ikide bir çıkıp konuşan zat, çok tehlikeli bir şey söyledi. Sandık başkanlarının FETÖ'den açığa alınmış olabileceğini iddia etti. Açığa alınması gereken bir isim varsa o da kendisi! Cemaatle yan yana duruşu görüntüsü ortalıkta dolaşıyor.
FETÖ meselesinin cılkını çıkardılar. Öyle yerde suç isnat ediyorlar ki, gerçekten örgütlü çalışanlar gözden kaçırılıyor. Bunların olur olmaz ithamları yüzünden davalar da tartışmaya açık hâle geliyor. "Suçsuzlar mı cezalandırılıyor?" şüphesi ağır basıyor. (Yüz binlerce "suçlu" olur mu?! Birileri birilerini suçlayarak kendilerini kıyıya çekmek istiyorlar. Her fırsatta yazıyorum, olan masum insanlara ve devletin sahip çıkması gereken çocuklarına, evet çocuklarına, oluyor!)