Afrin aforizmaları
Devlete biraz akıl lazım. Yok, şaka falan yapmıyorum. Belki sürekli çay içmekten, sadece erkek erkeğe ortamlarda takılıyor olmaktan ya da ömrünü lojmanlarda, makam odalarında geçirmiş olmaktan...
Devlete biraz akıl lazım. Yok, şaka falan yapmıyorum. Belki sürekli çay içmekten, sadece erkek erkeğe ortamlarda takılıyor olmaktan ya da ömrünü lojmanlarda, makam odalarında geçirmiş olmaktan kaynaklanıyordur... Ama ciddi bir körlük var.
Söz ettiğim insan hakları, vicdan, demokrasi gibi konular değil. Onları bu yazıda geçiyorum.
Söz ettiğim, düpedüz çıkarlar. Türkiye’nin uzun ve kısa vadeli çıkarları...
Önce şunu hatırlatayım. Ben hiçbir zaman Suriye’deki tüm faturayı Ankara’ya kesenlerden olmadım. ABD’nin, Rusya’nın, Esad rejiminin her türlü günahı işlediği bir ortamda, Suriye’deki bütün arızaları Ankara’ya yüklemeye niyetli değilim. Suriye’de herkes açgözlü davrandı, herkes hata yaptı, Türkiye de...
Ama gelinen noktada tam bir akıl tutulması yaşanıyor. Afrin meselesinin bizi neden felakete sürükleyeceğini, savaşın neden yol olmadığını kısaca anlatayım:
HATA 1: Sadece “Esad’ı devirmek” üzerine kurulu Suriye politikamız, sadece “Kürt’ü dövmek” şeklinde revize edildi. Böyle vizyon olmaz kardeşim! Nüfusunun neredeyse beşte biri Kürt olan bir ülkenin, tek rasyonel politikası, kendi coğrafyasındaki Kürtlerin “hamisi” olmaktır. Çözüm sürecinin temel mantığı da buydu. Bu yüzden PYD lideri Salih Müslüm üst üste burada ağırlandı, bu yüzden Kobani’ye peşmerge geçişine izin verildi. Abdullah Öcalan’la İmralı’da yapılan görüşmelerde de uzun uzadıya Suriye konuşuldu.
Diyeceğim, şimdi Afrin’i aldın, ezdin, geçtin. Sonra ne olacak? Ne kadar tutacaksın? Halen YPG kontrolündeki 78 bin metrekarenin kalan bölümü ne olacak? Kendi ülkendeki Kürtlere verdiğin mesaj, kaybettiğin oy, kopardığın bağlara değecek mi? Afrin’e hâkim olunca bölgedeki Kürt realitesini tersine çevirmiş mi olacaksın...