Cerablus gerçekleri
Öncelikle belirteyim. Cerablus operasyonu, büyük bir sürpriz değil. Türkiye’nin uzun süredir bu yönde bir hazırlığı vardı... Ancak birkaç nedenle rafa kalkmıştı. Birincisi, malum, memleketteki kaos...
Öncelikle belirteyim. Cerablus operasyonu, büyük bir sürpriz değil. Türkiye’nin uzun süredir bu yönde bir hazırlığı vardı...
Ancak birkaç nedenle rafa kalkmıştı. Birincisi, malum, memleketteki kaos ortamı. Ayrıca Türkiye’nin desteklediği, hatta otobüslere doldurup sınır bölgesini IŞİD’den alsın diye Azaz’a getirdiği Suriyeli muhalifler, ilerleyemiyordu.
Ve tabii Rusya’yla kriz... Kasım ayından bu yana Ankara, Suriye semalarında uçak uçuramaz olmuştu. Cerablus harekâtı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 9 Ağustos’taki Rusya gezisinin en somut sonucudur.
Ancak sadece Ruslar değil, ABD de başından itibaren Türkiye’nin Cerablus’a planlarını biliyordu. Hatta geçen haftalarda ABD’yle yapılan üst düzey askeri temasların en önemli gündem maddesi de IŞİD’e karşı mücadele oldu.
Daha da ötesinde, dünkü Wall Street Journal gazetesi, Cerablus operasyonunda TSK özel kuvvetlerinin sınırın bu tarafında ABD’li “askeri danışmanlarla” birlikte hareket ettiğini yazıyordu. İncirlik üzerinden de tam bir paslaşma olduğunu biliyoruz.
Peki, Türkiye ne istiyor? Ankara, Cerablus’a hâkim olarak kendi güney sınırında kesintisiz bir Kürt kuşağını engellemek istiyor. Aslında ille de IŞİD’le savaşayım diye bir derdi yok; ancak ille de Suriye’deki Kürt oluşumunu engelleyeyim diye bir derdi var. Bunun yolunu da Cerablus’u almak olarak görüyor.
(Türkiye’nin Suriye’deki Kürt politikasını neden yanlış bulduğumu daha önce defalarca yazdığım için burada yeniden anlatmıyorum.)
Türkiye’nin orta vadede hedefi, Cerablus’ta kendine yakın muhalif gruplardan alternatif bir yönetim kurmak, kamuoyunu “iyi hissettirecek” bir kahramanlık öyküsü yaratmak ve orta ölçekli bir güvenli bölge yaratmak. Ve bütün bunları yaparken TSK’nin son dönemde örselenen prestiji ve caydırıcılığını tamir etmek.