Çok basit anlatıyorum
Memle-ketin cinnet halini görmek için, bazen sadece birkaç adım geri durmak, 2-3 metre dışarı çıkıp ne olup bittiğini uzaktan izlemek yetiyor.Maalesef Türkiye, bir zamanlar kendisine atfedilen o dev şahlanışı...
Memle-ketin cinnet halini görmek için, bazen sadece birkaç adım geri durmak, 2-3 metre dışarı çıkıp ne olup bittiğini uzaktan izlemek yetiyor.
Maalesef Türkiye, bir zamanlar kendisine atfedilen o dev şahlanışı gerçekleştirememiş, fetret dönemine girmiş, kendi skalasındaki ülkelere kıyasla, ekonomik ve politik anlamda geriye düşmüş durumda.
Bunu ben söylemiyorum; Türkiye’nin büyüme hikâyesinin durduğunu, ”3 yıldır patinaj yapıyoruz” sözleriyle itiraf ederek bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan söylüyor.
İşin bir ekonomik, bir de siyasi ayağı var; ki ikisi de birbiriyle ilintili.
Siyasete bakalım. Seçim süreci, hiçbir gelişmiş ülkede olmadığı kadar ”kaotik” bir atmosferde gelişiyor. Burada sadece kendi sesinin ekosuyla beslenen ve o çember dışında etki alanı sıfır olan yandaş medya sizi yanıltmasın. AB istikametindeki reform süreci durdu; hatta tüm uluslararası ölçümlere göre hak ve özgürlükler noktasında geriye gidiş var. Daha da önemlisi, hukuk devleti nosyonu bir tribün sporu seviyesine inmiş durumda.
Biliyoruz ki ekonomi doğrudan siyasetle ilgili bir durum. Bol bol fışkıran petrolünüz ya da doğal gazınız varsa, Türkmenistan ya da Rusya gibi kafanıza göre bir ülkeyi yönetip istediğiniz tarz bir rejim kurabilirsiniz. Hatta monarşi de tesis edebilirsiniz.
Ama eğer petrol zengini değilseniz, ekonomiyi kalkındırmak ve yatırım çekmek için önünüzde tek yok var; o da demokrasi ve hukuk devletini güçlendirmek. Serbest piyasa, parklarda, üniversitelerde, hayatın diğer alanlarında, serbestiyet varsa gelişebilir ancak.
Buraya kadar hemfikiriz. Orta sınıf tuzağına saplanıp kişi başına 10 bin dolar seviyesinde çakıldığımız da bir vaka.