Etnik meseleler, algılar, rakamlar
Afrin harekâtının temel eksiğinin, Ankara’nın kendi bölgesindeki Kürtlere yönelik bir vizyon sunmuyor oluşunu, geçen yazımda belirtmiştim. O günden bu yana yaşanan gelişmeler, medyaya yansıyan fotoğraf...
Afrin harekâtının temel eksiğinin, Ankara’nın kendi bölgesindeki Kürtlere yönelik bir vizyon sunmuyor oluşunu, geçen yazımda belirtmiştim. O günden bu yana yaşanan gelişmeler, medyaya yansıyan fotoğraf kareleri, siyasi açıklamaların kıyısında köşesinde kalan bazı cümleler, bu kaygımda ne kadar haklı olduğumu gösterdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, üst düzey askeri yetkililerin, siyasilerin ve medyanın bolca kullandığı “Kürt kuşağına izin vermeyiz” lafına tepki gösterdi. Erdoğan ve çevresindekiler, harekâtın üçüncü gününden itibaren “Biz Kürtlere değil YPG’ye karşıyız” mesajının altını çizmek durumunda hissetti.
İyi de, bu tezi savunurken hükümetin elini oldukça zayıflatan birkaç durum var. Birincisi, sürekli cepheden gelen bozkurt selamları. Türkiye kamuoyu da, Kürtler de bunun hangi ideolojinin selamı olduğunu, ne anlama geldiğini biliyor. Mesele sadece Afrin ve Suriye coğrafyasındaki Kürtler değil, asıl mesele bu fotoğraf karelerinin Türkiye’de yaşayan Kürtler için anlamı.
İkinci sıkıntı, Türkiye’nin kendi coğrafyasında yaşayan Kürtlerle ortak yaşam kurma iradesine dair net ve güçlü bir dil kullanamaması. “Irak’a kadar güvenli bölge kuracağız” demek, askeri bir tercihtir; vizyon değil. Peki, uzun dönemli stratejiniz nedir? İlelebet AKP-MHP tarafından yönetilen bir Türkiye mi düşünüyorsunuz? Türkiye’nin sınırlarındaki Kürt realitesiyle nasıl bir ilişki kuracaksınız? 5, 10 ya da 20 yıl sonraki ülke tahayyülünüz nedir?
Yine aynı noktada, röportajlar uzayınca, mikrofonlar çoğalınca yetkililerin, “Aslında Afrin’de o kadar da Kürt yok” anlamına gelen istatistikler vermesi, bir başka vahim hata.
Afrin, yıllardır “Kürt...