Ne oldu hayır cephesine?
2019 seçimlerinin gerilimi, şimdiden hissediliyor. Başından beri “erken seçim” teorisine inananlardan değilim. İktidar bu kadar rahat at oynatırken; medya bu kadar suspus olmuşken; referandumdaki yüzde 49’luk Hayır bloku...
2019 seçimlerinin gerilimi, şimdiden hissediliyor.
Başından beri “erken seçim” teorisine inananlardan değilim. İktidar bu kadar rahat at oynatırken; medya bu kadar suspus olmuşken; referandumdaki yüzde 49’luk Hayır bloku paramparçayken; seçim yasası, siyaset tarihimize “sopalı seçimler” olarak girmiş 1912 ve 1946 seçimlerini çağrıştıran şekilde yeniden şekillendirilirken, kim neden erken seçim yapsın?
Bir aralar ekonomik kriz gerekçesiyle erken baskın seçim yapılacağı tezi çok dile getirildi. Ancak bunu dile getirenlerin, ne ekonomiyi ne de Tayyip Erdoğan’ı doğru okuyabildiğini düşünüyorum.
Doğru, ekonomi, yapısal anlamda kötü gidiyor. Türkiye IMF döneminde getirilen mali disiplinden hızla uzaklaşıyor, cari açık büyüyor, enflasyon ve işsizlik artıyor. 1990’lı yıllardaki ‘yüksek faiz-yüksek enflasyon’ modeline geri dönüyoruz. Demokrasi ve hukuk olmadığı için de dışarıdan yatırım gelmiyor (gir-çık yapan sıcak para dışında). Bir noktada duvara toslama ihtimalimiz yüksek.
Ancak bu, mevcut illüzyonun 2019’a kadar sürdürülemeyeceği anlamına gelmiyor. Bu model, 2019’a kadar ite kaka ve devletin borcunu sürekli artırmak suretiyle devam ettirilebilir.
Tayyip Erdoğan faktörüne gelince... Erdoğan’ın erken seçim fikrine ezelden beri karşı olduğunu biliyoruz. Bunu bir zayıflık olarak görüyor.
Ayrıca karşısında erken seçimi zaruri hale getirecek büyük bir tehdit yok. Geçen nisan ayında durum böyle değildi. Referandum, kıl payı ve binbir manevrayla geçti. O dönem, yüzde 49 gerçekten Erdoğan için bir tehdit sayılabilirdi. Ama aradan geçen zamanda ne olduysa ‘yüzde 49’ diye bir şey kalmadı. Üç internet sitesi ve iki yandaş kalemin yaygarası kadarmış yüzde 49’un ömrü. İktidarın yaylım ateşi...