Ortak bir akıl lazım
Lanet olsun! Lanet olsun teröre, şiddete, insanı insan olmaktan çıkaran, gencecik bedenleri birer silah gibi kullanan her şeye... Beşiktaş, ardından Kayseri derken... Acı üstüne acı. Üzüntüden...
Lanet olsun! Lanet olsun teröre, şiddete, insanı insan olmaktan çıkaran, gencecik bedenleri birer silah gibi kullanan her şeye...
Beşiktaş, ardından Kayseri derken... Acı üstüne acı.
Üzüntüden, endişeden, nereye sürüklendiğimizi görememekten sersem olduk. Hepimiz aynı gemideyiz ve bu geminin kayalıklara çarpmak üzere olduğunu görüyoruz. Görüyoruz da bir şey yapamıyoruz. Siyasetle ilgilenen-ilgilenmeyen, Türk-Kürt, yandaş-muhalif, herkes şaşkın, üzüntülü, ağlamaklı. Sahi biz ne zaman böyle bir ülke olduk?
Masum insanlara yönelik terörü ‘ama’sız lanetliyorum. Kınıyorum. Ama benim ya da bu satırları okuyan herkesin terörü lanetlemesi bir şeyi değiştirmiyor. Neden buradayız ve bu sarmaldan nasıl çıkacağız? Ortak bir akıl, makul bir yol bulmamız lazım...
Böyle bir hadiseden sonra otomatik olarak yetkilileri suçlama kolaycılığına kaçmayacağım. Birileri bunu yapmayı kafaya koymuşsa, dünyanın en başarılı istihbaratı, polisi elinizde olsa bile engellemeniz mümkün olmaz. Bu tartışmayı bir kenara bırakıyorum.
Ortalıktaki komplo teorilerine de inanmıyorum. Birilerinin mevcut iktidarı güçlendirmek için bu eylemleri planladığına ya da yol verdiğine ihtimal vermiyorum. Çünkü mevcut durum, iktidara da yaramıyor. Türkiye yönetilemez hale geldi.
Bütün bu analizleri bir kenara bıraktıktan sonra, gelelim meselenin özüne... Yukarıda verdiğim metafor, yani “geminin kayalıklara çarpmak üzere olduğu”, edebiyat parçalamak için ortaya atılmış değildi. Tanıdığım ve aklına güvendiğim birçok yazar, çizer, akademisyen, hukukçu ve ekonomist gibi ben de bir uçurumun eşiğinde olduğumuzu düşünüyorum. Bu bir his ya da paranoya da değil. Bir analiz.
Bir ülkede insanlar, özellikle de o ülkenin entelijansiyası, gelecek yılın bu yıldan daha kötü olacağını varsayıyorsa, hesabını buna göre yapıyorsa, önünüzde ciddi bir problem var demektir.
İşte devletin tıkandığı yer de bu. Beceremediği bunu anlamak. Devlet çözüm üretemiyor çünkü eski ezberle konuşuyor. Olaylara tepki veriyor; kâh doğru kâh yanlış tepki; ancak çare değil. Analizi, okuması hatalı çünkü devlet gittikçe daralmış bir kadroyla çalışıyor. O kadro, hayatının 20- 30 yılını lojmanda geçirmiş eski kalıplarla düşünen eski adamlar. Devlette rütbesi, makamı büyük olsa da global düşünme kabiliyeti kısıtlı. Kendi kalıplarını aşamıyor.