Sakin güç nasıl olunur?
Bu yazıda daldan dala, konudan konuya atlama izni var mı? Umarım vardır zira son günlerde üst üste büyük haberler aldık. Birkaçına değinmeden olmaz... Ama söze Sevgili Kadri’ye kocaman, sımsıcak bir...
Bu yazıda daldan dala, konudan konuya atlama izni var mı? Umarım vardır zira son günlerde üst üste büyük haberler aldık. Birkaçına değinmeden olmaz...
Ama söze Sevgili Kadri’ye kocaman, sımsıcak bir merhaba diyerek başlıyorum... Bu satırları bir uluslararası konferansa katılmak için geldiğim Berlin’den yazıyorum ve geçen akşam Kadri Gürsel’in ‘bırakıldığı’ haberini aldığımda, farklı ülkelerden gelen bir grup dış politika uzmanıyla akşam yemeğindeydik. Bir anda yüzümün güldüğünü görenlere “Kusura bakmayın. Çok önemli bir gazeteci, Kadri Gürsel cezaevinden çıktı” dedim. Tanıyan tanımayan herkes sevindi. Kutladık.
Kepçeyle alınan gazetecileri, tane tane bırakıyorlar ama yine de seviniyoruz işte...
Cumhuriyet iddianamesinde Kadri’yle ilgili bölümler kötü bir şaka gibiydi. Darbeyle ilgili ‘Subliminal mesaj’ verdiği iddiası, “Cumhurbaşkanı babamız olmak istiyor” diyerek “Türkiye’de otoriter bir rejim olduğu algısını yaratmak” istediği gibisinden ne Türk Ceza Kanunu ne de mantığa sığan bir iddianame. (Düşünsenize “Vay sen otoriter rejim algısı yaratmak istiyorsun” diye birini tutuklayarak otoriter rejim olduğunu kanıtlamanın gülünçlüğünü.)
İddianame çökünce, ortaya ‘tanıklar’ çıktı. Tanıkların mahkeme salonundaki acıklı halini, iftiralarının mesnetsizliğini, iddialarının ne kadar kişiselleştirilmiş meselelerden çıktığını, haber sütunlarında ve köşelerde okumuşsunuzdur.
Hal böyleyken, mahkeme heyeti neden Türkiye’yi utandıran ve yargıya güveni sıfırlayan bu davanın devam etmesine izin veriyor, neden bir an önce tüm sanıkları bırakmıyor, anlayabilmiş değilim. Kadri’nin bırakılması çok sevindirici, ancak yetmez.