Varna’nın kilidi Ahmet Şık’ta
Ay sonunda Bulgaristan’ın Varna şehrinde Avrupa Birliği ile Türkiye arasında bir zirve gerçekleşecek. Bu, Ankara’nın uzun zamandır istediği, Avrupalıların bir türlü yaklaşmadığı bir...
Ay sonunda Bulgaristan’ın Varna şehrinde Avrupa Birliği ile Türkiye arasında bir zirve gerçekleşecek. Bu, Ankara’nın uzun zamandır istediği, Avrupalıların bir türlü yaklaşmadığı bir toplantı.
Hayalperest değilim; Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunun tıkalı olduğunu, demokrasisini tamamen askıya almış bir ülkenin AB müzakere sürecini canlandırmasının mümkün olmadığını biliyorum. Ne Ankara’dakiler kısa vadede adım atmaya, ne de Avrupa bu haliyle bir Türkiye’yi yanına almaya niyetli.
Kimse açıkça söylemese de bu noktada en gerçekçi beklenti, bu ilişkileri “koparmadan” bir süre daha idare edebilmek. Avrupa’yla büyük bir kopuşu önlemek, iktidardakiler tarafından “medeniyet çatışması” süsü verilmek istenen (ancak aslında günlük siyasi hesaplarla ilgili olan) gerilimleri asgariye indirmek, ekonomik olarak Türkiye’nin kalkınmasında önemli yer tutan yatırımları sürdürebilmek.
“Peki Avrupa’yla ilişkiler neden kopmasın” diyeceksiniz. Çünkü bu, baba yadigârı bir stratejik seçim... Çünkü birinci sınıf demokrasilerin olduğu kulübe üye olmak, Ortadoğu batağında vasat bir otokrasi olarak debelenmekten daha iyi... Çünkü kimse toplumun bir asırlık “muasır medeniyetler” hedefini kolay heba edemez...
Geleceğe ipotek koyamayız. Maalesef bizler demokrasi işini beceremedik; berbat ve baskıcı bir ülke yarattık. Ancak bu çocuklarımızın, torunlarımızın da beceriksiz olacağı anlamına gelmiyor. Belki onlar daha kaliteli bir ülke inşa edecek, daha özgür bir toplumu gerçekleştirecek, iç barışı, ekonomik refahı, eşitliği sağlayacak.
Sadece bu ihtimal yüzünden AB sürecinin kopmamasını sağlamak lazım.
Dönelim Varna’ya. Yukarıda anlattığım nedenlerden dolayı mevcut konjonktürde fazla beklentim yok. Ancak Ankara’daki Dışişleri ve AB bürokrasimiz, böyle...