Altmış yedi gün kaldı...

Nisandan 12 gün. Mayıstan 31, hazirandan da 24. Ne etti? Tastamam 67. Altmış yedi gün sonra sandık başına gidilecek... Şimdi “Aslında Bahçeli karar verdi de, AKP Reisi son sözü ben söyledim demek için 26...

Nisandan 12 gün. Mayıstan 31, hazirandan da 24.
Ne etti? Tastamam 67.
Altmış yedi gün sonra sandık başına gidilecek...
Şimdi “Aslında Bahçeli karar verdi de, AKP Reisi son sözü ben söyledim demek için 26 Ağustos’u öne, 24 Haziran’a çekti” yollu mavra kaynatarak zaman yitirmek kendi bacağımıza kurşun sıkmaktır.
Sandık kurullarının oluşumu, mühürsüz oy pusulalarının da geçerli sayılması ile seçimin baştan kaybedildiği, “Yüksek Seçim Kurulu 500 milyon oy pusulası ve zarf sipariş etti” yollu palavra haberleri ısıtıp ısıtıp sosyal medya bataklığında yayarak yılgınlık saçmaya hız vermek de “AKP 2023’e, hatta 2223’e kadar iktidarda kalsın” demekten başka bir anlam taşımıyor...
“Acaba bu 24 Haziran kararı TBMM’den geçer mi” hesabına yatanlara bir cevap bile gereksiz. Alsınlar ellerine kalemi, Meclis’teki milletvekillerinin partilere göre dağılımını toplasınlar, çıkarsınlar, çarpıp bölsünler.
Sonuç: 24 Haziran 2018’de, yani 67 gün sonra bu ülkede Başkan ve milletvekili seçimi var.

***

Seçimi erkene almanın gerekçesi olarak AKP Reisi’nin bula bula söylediği nedir?
Aktarıyorum:
- Suriye’de yürüttüğümüz sınır ötesi operasyonlar ve bölgemizde yaşanan tarihi önemdeki hadiseler Türkiye’nin bir an önce belirsizlikleri aşmasını zorunlu hale getirmiştir. Kararların daha güçlü şekilde alınabilmesi, uygulanabilmesi için yeni yönetim sistemine geçiş giderek aciliyet kesbetmeye başlamıştır.
Kim yutar bu mavalı? Sanki “güçlü karar” almada herhangi bir engelle karşılaşılmış da seçim zorunlu olmuş.
Ufala da civcivler yesin!
Ekonomi yokuş aşağı ve freni boşalmış bir kamyona dönmüş. Çiftçi sadece tarlaları değil kendini de nadasa bırakmak zorunda kalmış. Yurdu beton ve demirle sıvamaktan ibaret bir aymazlık “ekonomi politikası” sayılmış ve sayılmakta. İthalat ihracatı neredeyse ikiye katlamış. Bu koşullarda 2019 sonbaharı beklenirse seçmen tokadının pek beğendikleri “Osmanlı tokadı”na dönüşeceğini görmek için ortalamanın altında bir zekâ bile yetecek hale gelmiş.
Çare?
Bir baskın seçim.
Muhalefetin parçalanmışlığı, kitleleri heyecanlandıracak, oyların yönünü değiştirecek bir program ortaya koymadan AKP Reisi’ne laf yetiştirmekten öte bir marifet sergileyemediği koşullarda, çok yıpranmış ama henüz dibe vurmamış AKP iktidarının bulabildiği çıkış yolu bu.

***

2017 Nisanı’ndaki Başkanlık sistemine geçişi sağlayacak anayasa değişikliği referandumunda mühürsüz oy pusulaları, Kürt illerinde özel harekâtçıların “Hayır çıkarsa bu köyü yakarız” tehditleri, sandık hilelerine rağmen, AKP ve Reis’i sahiden yüzde 50’nin bir tıkda olsa altına düştü mü?
Düştü.
Şimdi yurttaşlık ödevimiz, seçmenlik ödevimiz ve ille de demokratlık ödevimiz, 24 Haziran’da bu kıl payı tıkı kesinlikle çok tıka dönüştürmekten ibaret...
Zor mu?
Zor!..
67 günde bu başarılabilir mi?
“Hayır Cephesi”nin küçük ya da büyük bileşenlerine bağlı.
Peki sonuçta AKP ve Reis’inin elinden devletin dizginlerini çekip almak mümkün mü?
Mümkün...

***

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Eyvah, yaşasın, ben yine gidiyorum 09 Eylül 2018 | 4.843 Okunma 25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018 | 3.364 Okunma (Siyasal) İslam ve demokrasi 15 Ağustos 2018 | 6.330 Okunma Hem İslam hem demokrasi mi, ya İslam ya demokrasi mi? 13 Ağustos 2018 | 8.228 Okunma Garo Paylan’la imam olmamak için... 12 Ağustos 2018 | 3.788 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar