Anadolu’nun en yerli çocuklarından biri…
Gelin hani şu biyografi dedikleri kısa bir yaşamöyküsünü birlikte okuyalım: 15 Eylül 1954’te Malatya’da doğdu. Babası Sivas’ın Gürün, annesi ise Kangal ilçesindendi. Aile geçim...
Gelin hani şu biyografi dedikleri kısa bir yaşamöyküsünü birlikte okuyalım:
15 Eylül 1954’te Malatya’da doğdu. Babası Sivas’ın Gürün, annesi ise Kangal ilçesindendi. Aile geçim zorluklarını aşmak için 1961 yılında İstanbul’a taşındı. Taşınmadan kısa süre sonra karıkoca boşandı. Anne tek başına ona ve iki kardeşine bakamayacak durumdaydı. Kardeşleriyle birlikte Gedikpaşa’daki bir yetimhaneye verildi. Askerliğini Denizli’de er olarak yaptı. 19 Ocak 2007’de İstanbul’da öldü. Edirnekapı’da Balıklı Mezarlığı’na gömüldü.
Bu kadar.
Şimdi söyleyin: Bu kısa yaşamöyküsü aktarılan kişi bu toprakların öz çocuğu değilse nedir? Son günlerde pek aşırı kullanılan “yerli ve milli” ikilemesinin yerli ayağı bu yaşamöyküsüne tıpatıp uymuyor mu?
Yaşamöyküsünün biraz daha ayrıntılarına girelim mi?
İlk ve orta öğrenimini bitirdikten sonra girdiği İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji bölümünde okudu. O yıllarda yetimhanede birlikte büyüdüğü genç bir kadınla evlendi. Daha sonra birlikte Tuzla Çocuk Kampı’nı yönettiler.
Üniversitedeyken Türkiye’nin çok hareketli siyasal yaşamına ilgi duydu ve sol kanattaki örgütlerden TKP-ML saflarında bir süre yer aldı. Ardından kardeşleriyle birlikte kitap ve kırtasiye işine girdi.
1996 yılında haftalık bir gazete çıkarmaya başladı ve bu gazetenin başyazarlığınıve yayın yönetmenliğini üstlendi. Ölümüne kadar da gazetecilik yaptı.
İki adımda aktardığımız bu yaşamöyküsü Anadolu’nun herhangi bir kentinden, kasabasından, köyünden gelme yüz binlerce, belki de milyonlarca kişinin yaşamöyküsü olabilirdi.
Yani tepeden tırnağa “yerli biri