Biçilmiş ot kokusu
Yazıya oturdum. Ama o cümle peşimi de, yakamı da bırakmıyor. Konu kıtlığı ne söz, konu bolluğundan boğulacak gibi olduğumuz günlerdeyiz. 6. gününde kördüğüme dönüşmekte...
Yazıya oturdum. Ama o cümle peşimi de, yakamı da bırakmıyor.
Konu kıtlığı ne söz, konu bolluğundan boğulacak gibi olduğumuz günlerdeyiz.
6. gününde kördüğüme dönüşmekte olduğunun bütün göstergelerini taşıyan Cerablus var.
Abdullah Öcalan’ın sağlık durumu hakkında güvenilir bilgi alana, bir buçuk yılı aşkın uygulanmakta olan tecrit son bulana kadar eylemleri çoğaltmak ve yükseltmek kararını açıklayan PKK var. Çoğalacak ve yükseltilecek eylemlerin ne olduğunu kestirebilecek kadar deneyimim var...
“Allah’ın bize bir lütfudur” diye tanımlanan darbe girişimi sonrasında hukuku yok etme hakkını kendinde görmüş bir siyasal iktidar var.
Sağlıklı bir demokrasinin olmazsa olmazı sayılan “devlette kuvvetler ayrılığı” ilkesini ayak bağı olarak gören ve bunu böyle gördüğünü saklamayan bir siyasal iktidar var.
Onca yıllık Gülhane Tıp Akademisi’nin adını Sultan Abdülhamid olarak değiştirip laik Cumhuriyet’le 93 yıldır bitmeyen hesaplaşmalarında bir adım daha atan siyasal İslamın iktidarı var...
Var, var, var...
Herhangi birini al, kolayca bir Tırmık yaz.
Ama o cümle...
Yakamı ve peşimi bırakmayan o cümle:
“Hapishane bilmediğin yer değil ki abi, niye yazmıyorsun, niye bizim sesimiziduyurmuyorsun?”
Odamdaki en kalın klasör hapishane mektuplarından oluşuyor. Manisa’dan Kırıkkale’den, Trabzon’dan, Van’dan, Tekirdağ’dan, Kırklareli’nden, İzmir’den, Tunceli’den, Silivri’den, Bakırköy’den yollanmış; incecik el yazılarıyla kâğıtta boş yer bırakmamacasına doldurulmuş ve her satırından acı çığlıkları, haksızlıklara itiraz, hapishane yönetimlerinin ahlak ve vicdanla bağdaşmaz zulümlerini anlatan tutuklu ya da hükümlü mektupları...
Herbiri bir değil birkaç Tırmık doldurmaya yeter ve değer mektuplar...
Bilen bilir, epey girip çıkmışlığım; uzun, kısa yatmışlığım var. Koğuşta da yattım, iki kişilik hücrede de. Volta arkadaşlığının da önemini, silinmez anılar biriktirten değerini bilirim.
“O cümle”nin yakamı da peşimi de bırakmayışının, kafamda burgu, yüreğimde sancı oluşunun sebebi galiba bundan...