Boğaza karşı viski içtim...

Durun durun, başlığa bakıp hemen “Türkiye bu durumda iken... Hapishanelersadece AKP iktidarına muhalif olduğu için tutuklananlarla tıklım tıklım dolmakta iken... FETÖ kılıfı altında...

Durun durun, başlığa bakıp hemen “Türkiye bu durumda iken... Hapishanelersadece AKP iktidarına muhalif olduğu için tutuklananlarla tıklım tıklım dolmakta iken... FETÖ kılıfı altında temel özgürlükler ayaklar altına alınır, hukuk yerine orman kanunları ikame edilirken sen tutmuş...” diye beni azarlamayın. 
Hele bir dinleyin... 
Onat Kutlar’ı 80. yaşında anmak için bir kitap hazırlandı: Onat Kutlar’a mektup var! 
Cumhuriyet Kitap Eki’nin elebaşısı kitabın tanıtım yazısını benim yazmamı buyurdu. Henüz basılmamış, ancak baskıya hazırlanmış kitabı elektronik ortamda yolladılar. İki gün de süre verdiler. 
Tamam, Onat benim kadim bir arkadaşım. Nitekim ben de o kitaba bir mektup yazarak onurlandım. Ama bir de Cumhuriyet Kitap eki için bir yazı nereden çıktı? Hem de izin yaptığım bir günde. Yani tam bir angarya. 
Homurdanmasam bile, eteklerim de zil çalmadan masanın başına, bilgisayarın önüne çöktüm. Çoğunu tanıdığınız, yazılarını, şiirlerini bildiğiniz “Onat Kutlar’ınarkadaşları”nın mektuplarını okumaya başladım. Niyetim bir iki mektup baştan, bir iki ortadan, bir iki de sondan okuyup kolayından bir yazı kotarmak. 448 sayfayı satır satır okuyacak halim yok ya... 
Meğer varmış. 
İlk mektuptan başladım ve sonuncusuna kadar masadan kalkmadan, mola vermeden, handiyse soluk almadan bütün kitabı okudum. Yedi saati geçmiş. 
Bitti. 
Bir kitap okumadım; Onat’ın aynasında, her biri üstüne sayfalar döktürülesi mektuplarda kendi çocukluğumu, gençliğimi, üniversite yıllarımı, gazeteciliğe başladığım o çalkantılı yılları, sıkıyönetimleri, askeri ve sivil hapishanelerin koğuşlarını, volta boyu sohbetleri, siyasal göçmenlik yıllarımı, Türkiye’ye dönüşümü, Cumhuriyet yıllarımı bir kez daha yaşadım. 
Sinema sanatına vurgun Onat’tan söz eden bir yazıda “klişe” sayılmaz: Onat’ınaynasında kendi hayatım bir film şeridi gibi önümden aktı geçti... 
Ve tabii Onat’lı anılar, anılar, anılar... 
Hayır anlatmayacağım. Buraya sığmaz. Mesela 12 Mart karanlığında polisler bizi fellik fellik ararken, sahte kimlik niyetine, üstünde kendi fotoğraflarımız yapışık“Sinematek üyelik kartı”nı kendi elleriyle hazırlayıp, “Seni Hasan Keklik olarak sinematek nüfus kütüğüne kaydediyorum” diye dalgasını geçtiği ve o sahte kimlikle nice polis denetiminden sıyrıldığımızı anlatmayacağım. 
Boleslavski’nin “Ritim bütün sanatların prensidir, tempo onun piç kardeşi” cümlesi üstüne saatler değil günler süren o ateşli tartışmalarımızı anlatmayacağım...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Eyvah, yaşasın, ben yine gidiyorum 09 Eylül 2018 | 4.843 Okunma 25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018 | 3.364 Okunma (Siyasal) İslam ve demokrasi 15 Ağustos 2018 | 6.330 Okunma Hem İslam hem demokrasi mi, ya İslam ya demokrasi mi? 13 Ağustos 2018 | 8.228 Okunma Garo Paylan’la imam olmamak için... 12 Ağustos 2018 | 3.788 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar