‘Çağdaş devlet’ten köklü bir kopuş...
Eski dönemlerde gazetelerde bir türlü bitmeyen “Pehlivan tefrikaları” yayımlanırdı. Kel Aliço, Kara İbo, Koca Yusuf, Çolak Molla gibi yağlı güreşin efsaneleri bebekliklerinden başlayıp...
Eski dönemlerde gazetelerde bir türlü bitmeyen “Pehlivan tefrikaları” yayımlanırdı. Kel Aliço, Kara İbo, Koca Yusuf, Çolak Molla gibi yağlı güreşin efsaneleri bebekliklerinden başlayıp güreşleri, aşkları, yiğitlikleri anlatılır, günlerce, haftalarca değil, aylarca süren “tefrikalar”la yayımlanırdı.
Şu “Yeni bir devlet kuruyoruz” laf salatası üstüne bu üçüncü Tırmık. Bence yeter. Pehlivan tefrikasına döndürüp okurun sabrını tüketmeyeyim. O yüzden bu gün noktalayalım...
Bir önceki Tırmık’tan hatırlayın, Osmanlı’nın, siyasal literatürde “Asyadespotizmi” diye anılan bir devlet modelini derinleştirip yeniden yorumlayıp ürettiği ve yine siyasal literatürde “Kerim ve kahhar devlet” diye tanımlanan özgün bir model bu topraklarda yüzlerce yıl yaşadı ve egemen oldu.
Özü: Padişahta simgelenen mutlak iktidara tartışmasız biat etmiş, barışta vergisini düzgün ödeyen, savaşta silahını kuşanıp orduya katılan tebaaya (=uyruklara) karşı “kerim”, yani esirgeyen, bağışlayan, koruyan, kollayan, doyuran bir devlet; vergiye itiraz etmeye yeltenen, savaşta orduya katılmakta ayak direyen, üstelik Sünni İslam dışı inançlara sahip olanlara karşı da alabildiğine “kahhar” yani kahreden, yok eden bir devlet...
Osmanlı’nın son dönemlerinde, özellikle Yeniçeri Ocağı’nın feshedilip Batı tarzı bir ordu düzenine geçişi gösteren 1826’dan sonra bu devlet modelinden bazı sapmalar, ayrışmalar gözlendi. Ancak modelin neredeyse tümüyle terk edilmesi 1923’te yepyeni bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla başladı.