Cemaat’in vitrinindekiler...
Cemaat’in henüz FETÖ olarak anılmadığı günlerdi. Ancak AKP tepeleri (Nakşibendiler diye de okuyabilirsiniz) ile Nurculuk hareketinden dönüşme Gülen Cemaati arasındaki sarmaş dolaş iktidar ilişkisinde ciddi bir...
Cemaat’in henüz FETÖ olarak anılmadığı günlerdi. Ancak AKP tepeleri (Nakşibendiler diye de okuyabilirsiniz) ile Nurculuk hareketinden dönüşme Gülen Cemaati arasındaki sarmaş dolaş iktidar ilişkisinde ciddi bir bozuşmanın ipuçları da belirmişti.
Bırakınız 17-25 Aralık’ta ortalığa saçılan ses kayıtlarını, bırakınız MİT Müsteşarı’nı sorguya alma denemesini, henüz dershane krizi bile patlak vermemişken sözünü ettiğim ipuçları belirmişti.
Gazeteci tayfası bu ipuçlarını “Cemaat’in vitrinindekiler” diye anılanların üstü örtük, imalı cümlelerinden öğrenirdi.
Gitgide bu üstü örtük cümleler, imalar daha açık yakınmalara dönüşmeye başladı. Cemaat’in vitrinindekilerin önde gelenlerinden birinin birkaç gazeteciyle sohbet sırasındaki yakınmalarını hatırlıyorum:
-Bizim Mülkiye’den, hukuk fakültelerinden, uluslararası ilişkilerden mezun olmuş, devlet katında göreve talip pırıl pırıl gençlerimiz yazılı sınavlarda en yüksek puanları alıyorlar ama mülakat aşamasında eleniyorlar. İşe girebilmek için bizimle bağlarını saklamak zorunda kalıyorlar. Bizim yurtlarda kaldıklarını bile gizliyorlar...
Sorduk:
-Yani kılıçlar çekildi mi?
Cevap duraksamadan geldi:
-Yakındır.
Sahiden de yakınmış.
Önce MİT Müsteşarı’nı sorgulama girişimi patladı ve Tayyip Erdoğan bunu kendisine kadar uzanacak bir sivil darbe girişimi olarak niteledi.
Ardından bir torba yasa ile 2013-2014 eğitim-öğretim yılının sonunda bütün dershanelerin, bü...