Doğu’da kan gölleri, Ankara’da tatil günleri
“……… ’de mayın tuzağı. 2 polis şehit, 4 yaralı…” “……....’da askeri konvoya saldırı. 3 er şehit, 12 er...
“……… ’de mayın tuzağı. 2 polis şehit, 4 yaralı…”
“……....’da askeri konvoya saldırı. 3 er şehit, 12 er yaralı…”
“………’de çatışma. Çok sayıda yaralı olduğu bildiriliyor…”
“………’da sokağa çıkma yasağı. Sokaklarda çatışma var…”
Nokta nokta koyduğum yerlere Güneydoğu’nun dilediğiniz kentini, kasabasını, hatta köyünü yerleştirin.
Gazete okurken neler yaptığınızı gözleyin. Çatışma, şehit, yaralı, ölüm haberlerini bundan beş altı hafta öce dikkatle okuyordunuz; oysa bugünlerde başlığını okuyup, içinizden “Al bir tane daha” deyip bir başka habere geçiyorsunuz…
Sözcüğün tam içeriği ile Türkiye’nin güneydoğusu, Kürt illeri dediğimiz bölge kan gölleri içinde.
Bölge kanıyor; ülke kan kaybediyor.
Askerlik çağına gelmiş, çürük raporu alamamış, kendi düşüncesi, kararı sorulmaksızın bölgedeki bir askeri birlikte görevlendirilmiş gencecik askerler, “Doğugörevin geldi, haydi bakalım” denerek bölgeye tayin edilmiş polisler, PKK saflarında silah kuşanmış genç yurttaşlar “kimlik sormayan” mermilerin, mayınların, bombaların hedefi ve biz “Baba ocağına ateş düştü” klişelerine şöyle bir göz atıp yaşamaya devam ediyoruz.
Ey okur, toplumsal çıldırmanın eşiğine gelindiğinin somut göstergesi olan bu kan göllerini ben durduramam, siz durduramazsınız. Durdurulmasını yürekten isterim, istersiniz. Ama elimden, elinizden bir şey gelmez.