Eskimeyen bir klişe: Tuz kokarsa
Bu eskimiş, aşırı yıpranmış, etkisini yitirmiş meslek klişesini bilerek kullanıyorum: Tuz koktu... Çünkü tuz sahiden koktu... İlkini iki üç gün önce...
Bu eskimiş, aşırı yıpranmış, etkisini yitirmiş meslek klişesini bilerek kullanıyorum: Tuz koktu...
Çünkü tuz sahiden koktu...
İlkini iki üç gün önce yaşadık. Murat Aksoy arkadaşımın, yürekli sanatçı Atilla Taş’ın da aralarında bulunduğu 21 gazeteci yargıç karşısına çıktılar ve ağır ceza mahkemesi, savcının tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmelerini istediği sanıklara 7 sanık daha ekleyip 21 kişiyi tahliye etti.
O günün gece yarısı savcılık, tahliye istediği ve mahkemenin tahliye kararı verdiği gazeteciler için başka suçlar icat etti ve gözaltı kararı verdi. O gazeteciler şimdi yedi günlük gözaltı süresini doldurmak üzere Terörle Mücadele Şubesi’nin nezarethanesinde gün sayıyorlar.
Ardından...
Hemen ardından tuz kokusunun bizlere kadar ulaştığı bir HSYK kararı geldi. HSYK “Vay sen misin tahliye kararı veren” dedi ve tahliye kararı veren 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 3 yargıcını ve duruşma savcısını “açığa aldı”.
Bu yargıçlar ve savcı haklarındaki soruşturma tamamlanıncaya kadar görev yapmayacak, maaşlarının üçte ikisini alacak ve bekleyecekler. Soruşturma sonunda ya görevlerine iade edilecekler ya da...
Ya da malum: Meslekten ihraç edilecekler.
Suçları, iktidarın hapise tıktığı gazetecileri tahliye etmek...
Bundan sonra hangi savcı ya da yargıç açığa alınmayı, meslekten ihracı göze almadan iktidarın hoşlanmama ihtimali olan bir karar verebilir? Hangi savcı ve yargıç vicdanını değil cüzdanını düşünmeden mesleğini yapabilir?
***