Hem İslam hem demokrasi mi, ya İslam ya demokrasi mi?
Başlık benden değil, önceki günkü NYT’de (New York Times) yayımlanan bir yazıdan. Hem de gazetenin yazıişleri ekibinin ortak imzasıyla yayımlanan bir yazı. Yani adeta bir başyazı... Yazının iki cümlelik...
Başlık benden değil, önceki günkü NYT’de (New York Times) yayımlanan bir yazıdan. Hem de gazetenin yazıişleri ekibinin ortak imzasıyla yayımlanan bir yazı. Yani adeta bir başyazı...
Yazının iki cümlelik son paragrafını aynen aktarayım:
“Türkiye’nin iç karartıcı yakın tarihi, İslamcı değerlerin demokrasiyle yan yana bir arada var olup var olamayacağı sorusunu bir kez daha gündeme getiriyor. Sadece seçimlerle temsil edilen demokrasi değil, eşitlik ve basın, ifade ve inanç özgürlükleri gibi temel değerlere dayanan liberal demokrasi.”
Önemli soru.
Ancak bu soruyu tartışmaya açmak NYT’ye kalmamalıydı. Türkiye bu soruyu enine boyuna ve cesurca tartışabilmeliydi.
Öyle ya, 16 yıldır Türkiye’de iktidarda olan, Ortadoğu’da siyasal İslamın en ilginç temsilcilerinden bir parti var: AKP.
Reis’i (“Başkan”ı, “İmam”ı, “Emir”i, “Sultan”ı diye de okunabilir) yıllar önce “Dindar ve kindar nesiller yetiştirme” hedefini pervasızca ve resmen dillendirmiş bir parti. “Dindar”dan kasıt belli: Müslüman bir gençlik. “Kindar”dan kasıt da belli: Kemalizme, daha da genişletirsek yüzünü Batı’ya dönmüş, Batı’nın değerlerini benimsemişlere kin duyan bir gençlik.
İktidarının ilk yıllarında, yerini pekiştirmek, ordudan gelebilecek bir darbeye karşı sırtını Batı’ya dayamak için kendini “Müslüman Demokrat” olarak tanımlamış bir partiden söz ediyorum. Yani Batı’nın “Hıristiyan demokrat” partilerinin Türkiye’deki eşi bir parti.
2004 Ocak’ında İstanbul’da bir “Uluslararası Muhafazakârlık ve Demokrasi Sempozyumu”...