Hendek mendek saksa lelek
Başlıkta anlam aramayın. Çünkü yok. Çocuk oyunlarında ebeyi bellemek için sayarlar ya, bu da Ödemişli çocukların ebe tekerlemelerinden birinin başlangıcı. En azından biriydi. Ödemişli...
Başlıkta anlam aramayın. Çünkü yok. Çocuk oyunlarında ebeyi bellemek için sayarlar ya, bu da Ödemişli çocukların ebe tekerlemelerinden birinin başlangıcı. En azından biriydi. Ödemişli çocuklar şimdi hâlâ söylüyorlar mı bilemem.
Bilmek için Ödemiş’e gitmem gerek ve Ödemiş’e gitmem için birikmiş birkaç milyon sebebe şimdi bir tane daha eklendi. Üstelik İzmir’e kadar gidip, bir toplantıda bir saat kadar konuşup, çok lazımmış gibi yine dörtnala İstanbul’a dönmenin acısı yüreğime çökmüş iken…
Ben Ödemiş’e gidemedim ama birkaç saatliğine de olsa görmek için kalkıp gelen birkaç çocukluk arkadaşım vardı. Bir otel lobisinde ayaküstü -ne yazık ki sadece ayaküstü- konuştuk.
Gel gör ki o dar zamanda bile çocukluk anılarına dalmak varken “N’olacak bu memleketin hali” sohbeti tepemize çöktü.
Hendekler; Kürt illerinde harabeye dönmüş kentler, kasabalar; kentlere girmiş tanklar; kimi dağdan inip kente gelmiş, kimi kentte taş atma idmanlarında pişmiş genç Kürtler…
Kan, kan, kan; kin, kin kin…
Hani, ülkenin doğusu kan göllerinde yüzerken, yangın her yerini sarmışken, “Olup biten ülkenin batısındakilerin umurunda değil” diye ha bire çiğnenen bir sakız var.
O sakızı tükürüp atın.
***
Öyle ya, Kürt illeri nere, Ödemiş nere?
Hasret gidermek için bir araya gelmiş biz dört Ödemişli, bir otel lobisinde Kürt sorununu, sadece onu konuşuyoruz…
Çocukluk arkadaşlarımdan biri uzun yıllar doğuda yargıçlık yaptı. Ağarmış saçlarının çevrelediği yorgun yüzüne acılı bir gülücük yerleştirip konuştu:
- Hendeğe dakılıp galdınız len… Ne hendeği? Olan biten hendek mendek, saksa lelek oğlum!..