İdealimdeki cumhurbaşkanını buldum sandım...
Yazıişlerindekiler bir haber getirip önüme koydular, “Bak abi neler dedi, neler” diye de eklediler. O sırada başka sorunlarla boğuşuyordum, “Koyuverin masaya, bir ara bakarım” dedim ve... ...Ve bakmayı unuttum... ...
Yazıişlerindekiler bir haber getirip önüme koydular, “Bak abi neler dedi, neler” diye de eklediler. O sırada başka sorunlarla boğuşuyordum, “Koyuverin masaya, bir ara bakarım” dedim ve...
...Ve bakmayı unuttum...
Akşam, evde televizyon karşısında “uzun oturmuş” miskinlenirken kulağıma ulaşan cümlelerle irkildim. Siz de dinlemiş, hatta benden farklı olarak seyir de etmişsinizdir.
Önce o cümleleri hatırlatayım:
“Bir ülkede halk bunalmış, ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir. Adaleti kaybettiğimizde her şeyimizi kaybedeceğimizi de bilmek zorundayız. Hukukun üstünlüğüne büyük önem veriyoruz.”
TV aygıtından uzandığım kanepeye kadar ulaşan ses bununla da yetinmedi, devam etti:
“... Adalet dağıtmayan savcı ve hâkim de zalimler sınıfına giriyor. Devleti yönetenlerin yaptığı adaletsizlik hukuk yoluyla telafi edilirken yargının sebep olduğu adaletsizliğin telafisi yoktur.”
Vay vay vay...
“Kim ulan bu yüreğimin sesini dile getiren, hukuk devleti kavramından ne anlıyorsam pek duru özetleyiveren” deyip doğruldum ama ne çare, TV başka bir habere geçiyordu. Sadece sunucunun “Cumhurbaşkanının konuşmasını aktardık. Şimdi de...” dediğini duydum.
Yani...
Yani aktardığım pırıl pırıl cümleleri kuranın kim olduğunu anlamayadım...
Finlandiya Cumhurbaşkanı mıydı acep? Yoksa Papua-Yeni Gine Cumhurbaşkanı mı? Yoksa şeyin Cumhurbaşkanı mı? Şeyin mi ? Şeyin...
I-ıh... Bilemedim. Ama neresi ise orada, o ülkede yaşamak istiyorum. Çünkü bunları söyl...