Kan kültürünün bugünü: İdam

“Bizden birini öldürdüler, onlardan biri de ölmeli...” Tanrıların gazabı belirleyiciydi. O gazaba uğrayanların sonu ölümdü. Sonra tanrısallaşmış egemenlerin gazabına geçildi....

“Bizden birini öldürdüler, onlardan biri de ölmeli...” Tanrıların gazabı belirleyiciydi. O gazaba uğrayanların sonu ölümdü. Sonra tanrısallaşmış egemenlerin gazabına geçildi. Kral, sultan, hükümdar, şah, imparator, başrahip, papa, şeyhülislam, klan şefi, 
aşiret reisi buyurdu: 
“Koparın kellesini... Vurun... Çarmıha gerin... Kazığa oturtun... Asın... 
Yedi iklim dört bucakta, Uzak Asya’da Çin, Güney Asya’da Hint uygarlıklarından, Amerikan anakarasında Aztek, Maya uygarlıklarına, Avrupa’da engizisyondan Sibirya steplerinde Çar egemenliğine, Ortadoğu’nun kana doymaz topraklarına kadar kan kültürü alabildiğine ve yüzyıllar boyu sürdü... 
Sonra... 
Sonra ağır akan insanlık ırmağı ilkel kavimlerden kalan kültürel mirasları sorgulamaya başladı. Kan kültürü ilk sorgulanan ve ilk defteri dürülen değildi. Pek çok ülkede kan kültürü hâlâ baskın. Bireylerin ya da toplumların kabarmış intikam tutkularını “tatmin eden” ölüm cezası yaygın ve canlı.

***

Sevinelim, kıvanalım, övünelim. 
Çin’de, Kuzey Kore’de, en uygar (!) Amerika Birleşik Devletleri’nde idam cezası yürürlükten kaldırılmamışken Türkiye bunu başardı. 2004’te, AKP tek başına iktidardayken, anayasadan ve ceza yasasından çıkarıldı. 
Alkışladık. 
2004’ten bugüne kadar kocasını, çocuğunu sıradan bir cinayette ya da bir terör saldırısında, çatışmada kaybeden annelerin, babaların, çocukların “En ağır ceza verilsin. İdam edilsin” çığlıklarına tanık olduk ama bunun taşınması zor bir acının kamçıladığı intikam çağrısı, kan kültürünün günümüzdeki kalıntıları olduğunu bildik, önemsemedik. 
Anayasa idam cezası utancımızı silip atmıştı.

***

2016 Temmuzu’ndayız. 
Budala ama çok ciddi bir askeri darbe önlendi. Bunda dik durmayı beceren bir iktidarın ve siyasal yönelimleri ne olursa olsun tankların karşısına dikilen halk kitlelerinin payı büyük. 
Ancak aynı kitleler darbenin önlendiği saatlerden itibaren “İdam isteriz” naraları ile meydanları inletti. Kan kültürü anayasa ve yasalardan silinmiş ama toplumun epey önemli bir kesiminin bilincinde varlığını sürdürüyordu. 
Daha vahimi var ama... 
Siyaset esnafı, hem de bakan gibi, Başbakan gibi, Cumhurbaşkanı gibi devletin dizginlerini elinde tutan, Parlamento’da istediğini kabul ettirmekte zorlanmayan siyaset esnafı da kan kültürünü bilincinde yada bilinçaltında taşıyor. Üstelik bunu“Halkın isteğidir. Dikkate alacağız” gibi popülist bir söylemle gerekçelendirmekte duraksamadı. Popülist teriminin “Halkçı” değil, “Halk dalkavukluğu” anlamına geldiğini unutmayalım. 
“Yok canım, idam geri getirilemez, bunlar kalabalıkların gazını almak için böyle konuşuyor” diyenler fena halde yanılıyor. Bugünkü Cumhuriyet’te okuyacaksınız, AKP kurmayları harıl gürül idam cezasının geri getirilmesine yasal ve toplumsal kılıf aramaktalar. Anlaşılan onlar açısından idamı geri getirmenin vicdani ve toplumsal bir sakıncası yok. İnsan haklarının, insanlığın hukuksal ve vicdani kazanımlarının “Halk bunu istiyor” gerekçesi ile tartışılmasının bile ayıp ve suç olduğu umurlarında değil. 
Kan kültürü sadece oradan oraya sürüklenebilen kalabalıkların bilincinde değil iktidarın tepelerinde de varlığını dipdiri sürdürüyor. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Eyvah, yaşasın, ben yine gidiyorum 09 Eylül 2018 | 4.843 Okunma 25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018 | 3.364 Okunma (Siyasal) İslam ve demokrasi 15 Ağustos 2018 | 6.330 Okunma Hem İslam hem demokrasi mi, ya İslam ya demokrasi mi? 13 Ağustos 2018 | 8.228 Okunma Garo Paylan’la imam olmamak için... 12 Ağustos 2018 | 3.788 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar