Keşke bir selfie çekseydim...
Yaz bekârıyım. Şişli’de be-ton ve mezarlık manzaralı “Cumhuriyet Tatil Köyü”nün üçüncü katındayım. Pencereyi açsam içeriye fırın sıcağı dalıyor;...
Yaz bekârıyım. Şişli’de be-ton ve mezarlık manzaralı “Cumhuriyet Tatil Köyü”nün üçüncü katındayım. Pencereyi açsam içeriye fırın sıcağı dalıyor; kapatsam bedeni Silivri’de, ruhu binanın dört yanında dolanan Murat Sabuncu korkusundan “en soğuğa” ayarlanmış merkezi klima aygıtı içeriye kutup soğuğu üfürüyor. Boğucu sıcaktan terleyip kutup ayarlı klima soğuğundan titreyip aksıra hapşıra akşamı ettim.
Eve geldim. Boğucu sıcak evde de hükmünü sürdürüyor. Pencereyi açsam sinek saldırısı soluk aldırtmayacak.
Akşamın geç saati. Yarınki yazıya oturmalı, onu bitirip 26 Ağustos dizisini yayına hazırlamalı. Ama önce iki lokma bir şeyler yemeli.
Bekâr adam ne yaparsa onu yaptım. Yani tencerede pişirdim, kapağında yiyeceğim. Sıcaktan bunaldım, önce pantolonu, sonra gömleği fora ettim ve masaya atlet fanilamla çöktüm. Rastlantıya bakın siz, gün boyu gözümden kaçmış haberi de o sırada gördüm. Televizyonda AKP Reis’i yurdum muhtarlarını 39. kez sarayına çağırmış, konuşuyor.
Göz ucuyla bakıp kulak ucuyla dinliyorum...
Bir ara “Paramızda istemediğiniz kadar sıfır vardı. Onları attık. Tuvalete gidişin fiyatı 1 milyondu” diye övündü. N’apayım güldüm. Bir liraya işemekle bir milyon liraya işemek arasındaki derin farka gülmeyip de ne yaparsınız?
Üstelik anlaşılan Saray’da tuvaletler beleş. Öyle olmasaydı artık bir milyon liraya değil bir buçuk milyon liraya işendiğini bilir, ona göre konuşurdu...