O ak yeldirmeli kadınların yanında...

Kadim arkadaşım Şanar’ın (Yurdatapan) bir şarkısı vardı. “Şimdi İstanbul’da olmak vardı anasını satayım” derdi. 80’li yıllarda bizcileyin siyasal göçmenlerin eğreti...

Kadim arkadaşım Şanar’ın (Yurdatapan) bir şarkısı vardı. “Şimdi İstanbul’da olmak vardı anasını satayım” derdi. 80’li yıllarda bizcileyin siyasal göçmenlerin eğreti yaşamlarını daha da kedere boğan bir hasretin şarkısıydı.
Sabahtan beri kendi kendime o şarkıyı mırıldanıyorum.
“Şimdi İstanbul’da olmak vardı anasını satayım. O ak yeldirmeli kadınların yanına çökmek vardı...”
Ey okur,
Bu yazı dün (cumartesi) yazılıyor. Siz bugün (pazar) okuyacaksınız. Bu Tırmık’ı kendim için, kendi kederim ve öfkem için yazıyorum.
İstanbul’da değilim ve Galatasaray Meydanı’nda 600 (yazıyla altı yüz) haftadır “Oğul ve koca nöbeti”ne durmuş o ak örtülü kadınların yanında değilim.
Oysa 600 hafta önce, ilk kez Galatasaray Meydanı’na çıktıklarında oradaydım. Polisin şaşkın, gelip geçenin ise ne olduğunu, neden olduğunu kavramadıkları ilk gündü. Azdılar. Henüz adları yoktu. Cumartesi Anneleri olmaları için birkaç hafta geçmesi gerekiyordu. Yüreklere dokunan bir eylemin inatçı kadınları, ak yeldirmeleriyle bağdaş kurmuş, sessiz bir çığlık olmuş, gözyaşlarını içlerine akıtıp oğullarının ve kocalarının, devletin derinliklerindeki karanlıklara saklanmış katilleriyle hesaplaşıyorlardı...
600 haftadır, bıkıp usanmadan orada oldular. Gözlerindeki inat çakmak çakmak; gözlerindeki keder her hafta dipdiri ve yüreklerindeki acı 600 haftadır eksilmiyor, artıyor...
O ilk günde, eşini devlet katillerinin yok ettiği genç bir kadın kırık bir sesle anlatmıştı:
- Gelse, mutfağa girse, makarnaya sos yapacağım diye tencereyi, tavayı, ocağın yeni sildiğim kapağını, mutfağın duvarını yine yağa, salçaya bulasa... Biliyor musunuz, geceleri bir kolum kesik gibi uyuyorum birlikte baş koyduğumuz o yastıkta...
Oğulcuğunu devlet üniforması kuşanmış katillerin alıp götürdüğü ve bir daha getirmediği ak yeldirmeli bir anne anlatmıştı:
- Onu emzirirken hep mememi ısırırdı. Gelse, dizime yatsa mememi ısıra ısıra sütümü emse...
Sözün gerisini getirememişti. Sessiz hıçkırıklar...
Gazeteci, gazeteci olduğunu unutmuş, onun ve kendisinin gözleri için cebinde mendil aramıştı...
Gazeteye dönüp röportajı yazıya dökerken de mendil aramıştı...

***

Hayır, bir devletin kendi yurttaşlarına nasıl ve neden kıydığı üstüne paragraflar yazmayacağım. Bu konuda söylenmedik, yazılmadık ne kaldı ki?
Hayır, o yıllarda gazetecilerin dilinde anlatımını bulan o kara mizah cümlesini, “Faili meçhulse, faili bellidir”i yineleyip MGK masasında el ele tutuşmuş siyasetçilerle

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Eyvah, yaşasın, ben yine gidiyorum 09 Eylül 2018 | 4.843 Okunma 25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018 | 3.364 Okunma (Siyasal) İslam ve demokrasi 15 Ağustos 2018 | 6.330 Okunma Hem İslam hem demokrasi mi, ya İslam ya demokrasi mi? 13 Ağustos 2018 | 8.228 Okunma Garo Paylan’la imam olmamak için... 12 Ağustos 2018 | 3.788 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar