Referandum öncesi zor, sonrası ‘çok’ zor
Şunun şurasında 27 gün kaldı. Beşinci pazarda sandık başında olacağız. Yazının başlığında vurgulandı: Önümüzde 27 uzun ve zor gün var. İktidar hasretinin, iktidar...
Şunun şurasında 27 gün kaldı. Beşinci pazarda sandık başında olacağız.
Yazının başlığında vurgulandı: Önümüzde 27 uzun ve zor gün var.
İktidar hasretinin, iktidar hırsının, iktidar sarhoşluğunun bulamacı haline gelmiş bir “zat”a ve partisine okkalı bir -Osmanlı değil- demokrasi tokadı şaklatmak gerek ve bunu başarmak hiç de kolay değil.
Birinin bilmem nesinin kılı olmayı yeğlemişleri ya da bağlılığını vıcık vıcık bir sırıtış eşliğinde “onu yalarım” diye dillendirenleri “hayır” cephesine çekmek için çabalamak elbette zaman ve enerji kaybı.
Buna karşılık hemen hiçbir seçimde rastlanmadık ölçüde büyük bir kitle oluşturan “kararsızlar”ı demokrasi cephesinde buluşturmak çok önemli, çok değerli ve çok belirleyici ve...
Ve kolay değil.
İğneyle kuyu kazmak kadar zor...
Zor başarılabilecek mi?
Zaten “hayır” diyeceklere “Hayır demek gerektiğini” anlatmakla yetinilirse elbet başarılamayacak.
Karınca gibi çalışılırsa belki!..
***
Sonra 17 Nisan sabahına uyanacağız.
Bugün epey geniş ve yaygın görünen “hayır cephesi”, referandum sonucu ne olursa olsun ayrışacak.
MHP’nin, BBP’nin, Vatan Partisi’nin “Hayırcılar”ı Türk milliyetçiliğinden ve Kürt düşmanlığından milim sapmadan yollarına devam edecekler. Elbet hiçbiri “Kürtler düşmanımızdır” demeyecek. Ama sadece anadil, eşit haklı yurttaşlık gibi başat taleplerden vazgeçmiş Kürtleri sevecek; örgütlü Kürtleri düşman, hatta baş düşman belleyecekler.
Sosyalist sol “hayır ortak paydası” üstünde ve onu aşan bir ortak eylemliliği başarabilecek mi? Bilmiyorum. İtiraf edeyim ki sanmıyorum da... O kesimde de referandum sonrasında “Evli evine, köylü köyüne” diyen çocuk oyunu tekerlemesindeki gibi herkes kendi yoluna gidecek ve herkes kendi yolunun en doğru yol olduğundan kuşku duymayacak...