Siz yüz seksen günlükken neredeydiniz?
Gazete yazısının ömrünün 24 saat olduğuna inananlardanım. Ölümsüz eserler yaratmak edebiyatçıların işi. Ustalarımızın öğüdüdür: Bir gazeteciyiz. Haber, köşe...
Gazete yazısının ömrünün 24 saat olduğuna inananlardanım. Ölümsüz eserler yaratmak edebiyatçıların işi.
Ustalarımızın öğüdüdür: Bir gazeteciyiz. Haber, köşe yazısı, yorum, dizi yazar, röportaj yaparız. Yayımlanır. Artık onu unutur, bir sonraki yazıya, habere, yoruma yöneliriz.
Bunca yıldır haber çıkarır, dizi hazırlar, röportaj yapar, Tırmık yazarım ve unuturum. O kadar ki kimi okurlar “Geçenlerde yazdığınız bir yazıda...” diye başlayan bir cümle kurduklarında boş bulunup “Hangi yazıydı, ne üstüneydi” diye sorduğum çok oldu.
Ama bu kez durum biraz (çok az) farklı.
Dün annesinin kucağında hapishaneye giren alta aylık Deran bebek üstüne bir Tırmık yazdım. Alışılmadık ölçüde bir ilgi odağı oldu. Sadece Facebook’ta, Twitter’da, WhatsApp’ta değil. E-postayla, hatta faksla (evet hâlâ faks kullanan okurlar da varmış) bana ve gazeteye mesaj yağdı.
Özellikle Deran bebekler için bir ninni bestelenmesi çağrısı önemsendi, benimsendi, desteklendi. Birbirinden güzel ninni linkleri gönderenler mi istersiniz, ninni besteleyecek müzisyenlere “ninni sözü” yazıp yollayanlar mı istersiniz...
Bir okur bir adım daha atmış, Twitter’da “#deranbebeklereninnibesteleyin” gibi bir hashtag oluşturmuş.