Yasa masa yok, keyfinize bakın
“Bir yasa ya vardır, ya yoktur” diye yazıya girsem üstüme çullanacaksınız, “Yav Aydın Engin efendi, hukuk mu kalmış, yasa mı kalmış bu ülkede, sen nerede yaşıyorsun” filan diyeceksiniz. Hele...
“Bir yasa ya vardır, ya yoktur” diye yazıya girsem üstüme çullanacaksınız, “Yav Aydın Engin efendi, hukuk mu kalmış, yasa mı kalmış bu ülkede, sen nerede yaşıyorsun” filan diyeceksiniz.
Hele devam eder “Bugün yürürlükte olan bir yasa bizzat Cumhurbaşkanlığıkoltuğunda oturan zat ve tayfası tarafından gözümüzün içine baka baka yok sayıldı” desem, bu kez de “Sadece bugünlerde mi, hem sadece bir tek yasa mı yok sayılıyor? Yasa, kanun demek, kanun ise çalanın elinde istediği sesi veren bir çalgıdır” filan deyip dalganızı geçeceksiniz.
Ama böyle der, böyle düşünürsek artık bu ülkede yasalara uymak diye bir zorunluk olmadığını da dolaylı olarak kabul etmiş oluruz.
Bu benim işime gelir. Cumhuriyet davasında savcının bizi suçladığı yasalar için “Sayın yargıç biz o yasaları yok sayıyoruz” deriz çıkarız işin içinden...
Diyeceğim ama daha bu sabah arabamı yanlış yere park ettiğim için ceza yazdılar. Şimdi “Ben o trafik yasasını yok sayıyorum” desem ne olur? Ne olacak, devletin zor kullanım tekeli devreye girer, yanlış park cezasını benden çatır çatır alırlar. Vermezsem, cezayı güne çevirip içeri tıkarlar...
O yüzden “Ben bir yasa yürürlükteyse ona uymak zorunludur. Uymayanlar cezalandırılır” demekten yanayım.
***
İte kaka, mühürlü mühürsüz oy pusulası gibi sorunları aşarak bir referandum yapıldı ve 12 Eylül Anayasası’na bir yama daha vuruldu.
Okkalı bir yama.
Bu yama uyarınca “partili cumhurbaşkanlığı” denen abuk sabuk bir kurum anayasaya girdi.
Nitekim Tayyip Erdoğan da bu “Anayasa”ya uygun olarak aynı anda AKP’nin de genel başkanı oldu.
Oldu mu?