Yerli ve milli cehalet
Meğer yeni bir anayasanın da, başkanlık rejiminin de önündeki engel Davutoğlu imiş, AKP medyasının bütün kanatlarını okursanız görürsünüz; kimi Davutoğlu’nu överken, kimi yerden yere...
Meğer yeni bir anayasanın da, başkanlık rejiminin de önündeki engel Davutoğlu imiş, AKP medyasının bütün kanatlarını okursanız görürsünüz; kimi Davutoğlu’nu överken, kimi yerden yere vururken bu noktada birleşiyorlar: Engel Davutoğlu idi!..
Kanımca abartıyorlar, Davutoğlu’nda olmayan bir siyasal güç ve ağırlık vehmediyorlar. Davutoğlu’nun suçu olsa olsa acele etmemek, ağırdan almak. “Yeni anayasayı demlenmeye bıraktık” dediğinde de, 1 Kasım seçim kampanyasında başkanlık sisteminin sözünü etmediğinde de Beştepe sarayındaki Zat’tan çentik yedi.
Adamcağız çentik yedi, çünkü o Zat’ın acelesi var.
Daha bu yılın başında, 26 Ocak’ta şöyle konuştu:
“... Yeni anayasa çalışmalarına emeği geçen ve geçecek olan herkese şimdiden şükranlarımı sunuyorum. Çünkü bu mesele millidir, bu mesele yerlidir, milli olan her meselede, yerli olan her meselede Cumhurbaşkanı olarak ben de varım, bunu açıkça söylüyorum. Bugüne kadar kurulan anayasaların hepsi ithaldir, yerli değildir. İthal ürünlerle yönetildik, ithal mantıklar bize hâkim oldu. Şimdi biz yerliye ve milliye dönmeliyiz...”
Vay be!.. İthal ürün anayasa?
Adam çok iddialı. Annem böylelerine, “Cahil cesareti kuşanmış” derdi.
Çok beğendiği ecdadının, Osmanlının anayasası için söylüyorsa haklıdır. 1876 Anayasası (Kanun-i esasi) dönemin Fransız ve Belçika anayasalarının çevrilip paçal edilmesiyle ortaya çıkmış bir “meşruti krallık anayasası”ydı. Bu haliyle elbette milli de değildi, yerli de değildi.
Uzak ecdada meraklı, yakın ecdada uzak duran Zat, Ocak 1921’de Büyük Millet Meclisi’nin kabul ettiği anayasa için ne der acaba? Onu da mı “ithal ürün” olarak nitelemekte?
Bu mümkün. 1921 Anayasası özgürlükçü, halkçı nitelikleri milliyetçi (=ulusalcı) vurgulardan bilinçle uzak duran çizgisiyle öne çıkan bir anayasadır ve gerek Beştepe’deki Zat ve partisinin tepesindekilerce, gerekse son dönemde sarmaş dolaş oldukları ulusalcı-milliyetçilerce beğenilmesi, benimsenmesi beklenemez.
Buna karşılık 1924 Anayasası tam da Tayyip Erdoğan’ın savunduğu milliyetçi çizginin anayasasıdır. Türk-ulus devletinin kuruluşunu ilan eden bu anayasayı da Erdoğan milli ve yerli bulmuyorsa acep kusur milliyetçiliğin yanı sıra laikliğe de esaslı bir vurgu yapması mıdır?