Gazze ve ötesi
Gazze ve genel olarak Filistin meselesini ele alırken “Hicret” kelimesini telaffuz etmekten, “korkulan başa gelir” hissiyatıyla böyle bir seçeneği düşünmekten dahi özenle kaçındık. Oysa İsrail’in nihai hedefinin bu olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Filistinliler 108 yıldır göç ediyorlar; milyonlarcası sürgünde yaşıyor. Kalanların toprakları günbegün işgal ediliyor, İsrail’i terk edip gitmeleri için her türlü insanlık dışı yöntem uygulanıyor. En son Gazze, taş üstünde taş kalmayacak derecede harap
Gazze ve genel olarak Filistin meselesini ele alırken “Hicret” kelimesini telaffuz etmekten, “korkulan başa gelir” hissiyatıyla böyle bir seçeneği düşünmekten dahi özenle kaçındık.
Oysa İsrail’in nihai hedefinin bu olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Filistinliler 108 yıldır göç ediyorlar; milyonlarcası sürgünde yaşıyor. Kalanların toprakları günbegün işgal ediliyor, İsrail’i terk edip gitmeleri için her türlü insanlık dışı yöntem uygulanıyor. En son Gazze, taş üstünde taş kalmayacak derecede harap edildi.
İsrail’in bu toprak hırsızlığı Arap ülkelerinden de maalesef destek buluyor: Filistinlilerin Filistin dışında bir toprak parçası üzerinde, mesela Sina Yarımadası’nda yaşamaları yönünde projeler bizzat Araplar tarafından da telaffuz ediliyor, zaman zaman gündeme taşınıyor ve bir çözüm, bir seçenek olarak dayatılıyor.
Trump’ın Gazze’nin boşaltılacağı yönündeki açıklamaları, İslam ülkelerinin sessiz kalması, Ürdün ve Mısır’ın tepkisiz olması, o telaffuzundan dahi kaçındığımız Hicret kavramını getirdi ve kor bir ateş gibi yüreğimizin orta yerine bıraktı.
Birkaç gündür, gazetemizin değerli yazarı, bölgeyi ve Filistin’i çok iyi bilen sevgili dostumuz Taha Kılınç’ın “Hicret” tartışmalarına dair aktardığı son derece dikkatli ve temkinli ifadeler tartışılıyor. Bütün gazetecilik serüveni Siyonizm’in borazanlığından ibaret olan ve bedel ödemek bir yana yüzsüzce fitne üretimine devam eden Ertuğrul Özkök, Taha’nın yazısını çarpıtarak, Bakü’de İsrail heyetiyle yapılan görüşmeyle de irtibatlandırarak, kelimelerinin arasından İsrail adına coşku ve sevinç fışkıran bir yazı kaleme aldı.
Şunu çok iyi biliyoruz: Özenle, dikkatle telaffuzundan ve tahayyülünden kaçındığımız Hicret seçeneğini gündeme taşıyan Taha Kılınç ya da Yeni Şafak değil. Biz kaçınsak da, İsrail, ABD ve hatta Müslüman ülkelerin ihanet içindeki liderleri bu seçeneğin bir an önce gerçekleşmesi için can atıyorlar. Öyle ya da böyle, Hicret kavramı gündemimize gelecekti ve geldi.
Burada ilkemiz çok net: Kalmak ya da gitmek kararanı verebilecek olan Gazzelilerdir ve ne karar verirlerse isabetlidir, başımızın üzerinde yeri vardır.
Filistin son 2 yıldır değil 108 yıldır direniyor. Üstelik yapayalnız direniyor. Filistin, bütün Müslümanların tepkisiz bakışları altında çok ağır bedeller ödüyor. Uzaktan izleyip Filistinlilere akıl, taktik, strateji vermek, “şöyle yapsalardı iyi olurdu”, “burada yanlış yaptılar” gibi değerlendirmelerde bulunmak en hafif tabiriyle ayıptır, edepsizliktir, hadsizliktir. Hayatında bir silah sesi dahi duymamış olanların en yıkıcı, en ölümcül bombalar altında direniş destanı yazan bir halka “canım 7 Ekim’de de yanlış yaptılar” türünden ahkam kesmesi, kibirdir, ukalalıktır, vicdansızlıktır.
Filistin halkı, 21’inci Yüzyıl’ın en saygın halkıdır. Bu halka ve alacakları karara saygı göstermek insan olmanın gereğidir. Direnirken yapayalnız bıraktığınız bir halkı aldığı kararlardan dolayı uzaktan ve konfor, güvenlik içinde eleştirmek insanlıktan çıkmak demektir.
Fakat konu bu değil. Şunu peşinen belirtelim: Eğer Gazzeliler tehcir edilirse, sıra Batı Şeria’ya gelecek, oradan da tehcir ve işgal Suriye’ye, Lübnan’a sıçrayacaktır.
Mazlum bir halkın hicreti, fiziksel sonuçları bir yana, ümmeti derinden sarsacak, hazmı mümkün olmayan sonuçlara yol açacaktır. Filistinliler mağrur bir halk olarak kalırken, ümmet, asırlarca silinmeyecek bir ayıba, bir utanca, bir zillete duçar olacaktır.
İsrail ve ABD’nin ortak kotardığı, ihanet içindeki bazı ülkelerin de destek verdiği bir tehcir hareketi, taşları da, koltukları da yerinden oynatacaktır. Sonrasındaki hiçbir fedakârlık, hiçbir cömertlik, hiçbir süslü cümle, algı, imaj çalışması, unutturmaya yönelik gayret, ortaya çıkan utanç abidesini örtmeye yetmeyecektir.
Filistin ne karar verirse doğrudur, başımızın üzerinde yeri vardır ama Filistin’i bu kararı almaya zorlayanlar, Filistin’i yalnız bırakanlar, meseleyi bu noktaya getirenler tarihin çöplüğüne gidecek, ebeden de hayırla hatırlanmayacaktır.
Mekke, Hz. Peygamber (sav) hicret ettiği gün yıkılmıştı; Filistinliler hicret edecek olursa, o gün, o an bir zelzele, sırça sarayları kökünden sarsacaktır.