Hiç yazasım yok…

Pazartesi yazı günümdü, istirahat ettim. Bugünkü yazı için klavye başına geçince de hiç yazasım olmadığını fark ettim. Konu mu yok? Yüzlerce, binlerce konu var. Ama elim, zihnim hiç birine...

Pazartesi yazı günümdü, istirahat ettim. Bugünkü yazı için klavye başına geçince de hiç yazasım olmadığını fark ettim. Konu mu yok? Yüzlerce, binlerce konu var. Ama elim, zihnim hiç birine gitmedi…

3. Havalimanı inşaatındaki işçileri ve eylemlerini yazacaktım örneğin… Türkiye solunun en küçük işçi eylemine bile nasıl karabasan gibi çöktüğünü, nasıl istismar ettiğini, işçiyi nasıl eylemden eyleme hatırlayıp emek ve emekçiyi nasıl sadece provokasyon malzemesi olarak gördüğünü, en haklı emekçi eylemini dahi nasıl illegalleştirip haksız konuma sürüklediğini, nasıl istismar ettiğini; Türkiye sağının ise “emek en kutsal değerdir” diyerek başladığı nutuklarını nasıl âyet ve hadislerle “süslediğini”, ama pratikte işçi, emekçi, örgüt, sendikalardan nasıl korktuğunu, nefret ettiğini, hayali ihracat yapıp “Hz. Peygamber de bir ihracatçıydı” densizliğine baş vururken, 1’e aldığını 100’e satıp ticaret hadisine sığınırken, 2 bin 500 Asgari Ücret değerindeki lüks arabaya binip “at” edebiyatı yapar, İmam-ı Azam’a iftira atarken, ihaleye fesat karıştırıp “yakınları gözetin” âyetini cürmüne meze ederken, sınırsız bir hırsla ve kuralsızca kazandığını “Harp hiledir” deyip meşrulaştırırken “İşçinin ücretini alın teri kurumadan veriniz” hadisini nasıl olup da hiç hatırlamadığını, kendisine verileni “Rızk Allah’tandır” deyip emekçiye karşı kendisini nasıl Rezzak gördüğünü, aslında babası ya da dedesi işçi olduğu için, özünü unutmak adına işçiden, terden, alınterinden nasıl tiksindiğini yazacaktım… “Boşver” dedim sonra… Yazma…

Şu malum “Hz. Protezi öpenler” fotoğrafı üzerine yazacaktım örneğin… Hurafeler üzerine yazacaktım… Cemaatlerini çarşı-pazara çeviren, orada da durmayıp güç hırsıyla din uyduranlar üzerine yazacaktım… Her türlü sapkınlığı büyük bir kurnazlıkla meşruiyet dairesine dâhil edebilen ticari ve siyasi zekâdan bahsedecektim… “Yanlış anlarlar şimdi” dedim… Yazmadım…

Sokakta ve sosyal medyadaki “tesettürlüleri” yazacaktım örneğin… Ötekine benzeme zavallılığını, sefilliğini, kompleksini; lüks araçlarından yoksullara kibirle burun kıvıranları, sınırsız tüketenleri, “ne oldum” delilerini yazacaktım… 80’lerde, 90’larda verilen başörtüsü kavgalarını, eylemleri, mücadeleyi ve geldiğimiz yeri yazacaktım… Sosyolojinin, rollerin nasıl değiştiğinden, kavgamızın nereye evrildiğinden bahsedecektim. “Bunu istemişiz ki bu oldu” dedim sonra, “Değişimin önünde durulmaz” dedim… Vazgeçtim, yazmadım…

FETÖ ile mücadeleyi yazayım dedim… “Kininizi diri tutun” diyerek hatırlatma yapayım dedim… Mücadele sulandırılmasın, keyfileştirilmesin, kumpasa, karalamaya, tasfiyeye dönüşmesin diye uyarılar yapayım; suçun şahsiliğinden bahsedeyim, kardeşi FETÖ’cü olanın bakan, büyükelçi olabildiği, bunun da gayet tabii olduğu bir hukuk anlayışının herkese teşmil edilmesi gerektiğini söyleyeyim, öte yandan FETÖ’cülere daha düne kadar övgüler düzmüş, iş tutmuş kişilerin makamlardan uzak tutulması gerektiğini vurgulayayım, FETÖ ile mücadelede hâlâ suç-ceza orantısızlığı olduğunu, strateji eksikliğinin geleceğimiz adına ciddi bir tehdit olduğunu tekrar anımsatayım dedim… Yorulduğumu fark ettim, onu da yazmadım…

Buğday fiyatlarındaki fahiş artışı, market raflarındaki fırsatçı yükselişleri, kâğıt ve yayın piyasasındaki kaosu, faiz artışına rağmen dolardaki ateşi, ekonomi yönetimine güven tesis edilmeden suların durulamayacağını, reaksiyoner boykotların faydasızlığını, yerli üretim, yerli tüketim ve markalaşmada radikal değişim ihtiyacını yazacaktım… “Karamsarlık yaymayayım” dedim… Yazmadım…

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Öcalan çıkmayacak, Cumhur’da sorun yok 18 Kasım 2024 | 514 Okunma Zemin kayıyor, farkında mıyız? 15 Kasım 2024 | 2.826 Okunma Mansur Yavaş için yol ayrımı 11 Kasım 2024 | 987 Okunma Boykot ve iktidar 08 Kasım 2024 | 208 Okunma Yeni döneme hazır mıyız? 04 Kasım 2024 | 566 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar