Kahrolası piyasa!
AK Parti iktidarının ilk yıllarıydı. Gayet mütedeyyin arkadaşım, cüz’i bir parayla, zannedersem bin TL gibi bir miktarla borsa işine girdi. Sabah akşam endeksi takip ediyor, ne kazandığını, ne kaybettiğini...
AK Parti iktidarının ilk yıllarıydı. Gayet mütedeyyin arkadaşım, cüz’i bir parayla, zannedersem bin TL gibi bir miktarla borsa işine girdi. Sabah akşam endeksi takip ediyor, ne kazandığını, ne kaybettiğini hesaplıyordu. Tam o günlerde başörtüsüne ilişkin bir tartışma başladı; döviz ve borsa hafiften dalgalandı. O mütedeyyin arkadaşla karşılaştığımızda ilk tepkisi, “başörtüsünü gündeme getirip niye ortalığı karıştırıyorsunuz?” oldu.
Bu iş biraz da böyledir… Bundan bin yıl önce, Yusuf Has Hacip, devlet adamlarına öğüt veren Kutadgu Bilig adlı eserinde “sana itaat ederim, ama altının ayarıyla oynama!” diyerek, mülkün temelinin adalet kadar refah olduğunu da vurgulamıştı.
Hiç şüphe yok ki, mütedeyyin arkadaşım için başörtüsü özgürlüğü çok önemliydi. Ama aynı zamanda cebindeki para da önemliydi. Halk, özgürlük de ister refah da ister; ikisini bir arada, aynı anda ister. İkisinden biri eksik olsa rahatsız olur, sızlanır, şikâyet eder, tepki gösterir. Halk, yine hiç şüphesiz, bu taleplerinde sonuna kadar haklıdır. Siyaset de bir anlamda, halkın bu iki önemli talebi arasındaki dengeyi kurabilmektir. Asla dile getirmez ama halk, “özgürlüğün tek başına karın doyurmadığını”, “altın kafes içinde de mutlu olunamayacağını” çok iyi bilir.
AK Parti’nin 16 yıllık başarısının altında, özgürlük mücadelesini ve ekonomik kalkınma mücadelesini bir arada götürebilmiş olması yatar. Adı üstünde, AK Parti, “adalet” ve “kalkınma”yı temel politika edinmiş bir partidir. AK Parti vesayetle mücadele etmiş, zafer kazanmıştır. İnançların, değerlerin, kutsalların, dillerin üzerindeki baskıları kaldırmıştır. Türkiye’yi başörtüsüyle üniversiteye girilemeyen bir dönemden, başörtüsüyle özgürce, serbestçe, rahatça jandarmalık, polislik, hakim-savcılık yapılan bir döneme getiren AK Parti’dir. “Kürt” demenin yasak olduğu günlerden, devletin resmi televizyonundan Kürtçe yayın yapılabilen, devlet üniversitelerinde Kürtçe bölümleri açılabilen bir ülkeyi de AK Parti inşa etmiştir. Genelkurmay Başkanlığı’nın MSB’ye, yani milli iradeye bağlanmış olması az şey midir? Yeni sistemle, devletin her birimine artık seçmenin, milletin hükmetmesini sağlamak az devrim midir?
Özgürlükleri genişletirken, AK Parti ekonomiyi de büyütmüştür. Türkiye ekonomisi 16 yılda 3 kattan fazla büyürken, kişi başı milli gelir de o kadar artmıştır. Yollar, okullar, hastaneler, yurtlar, barajlar, kadar sofradaki ekmek de büyümüş, yoksulluk bir o kadar gerilemiş, istihdam artmıştır.
16 yıllık AK Parti hükümetleri dönemlerinde ekonomide hiç geriye gidiş yaşamadık. Badireler atlattık, zor süreçlerden geçtik, ağır imtihanlara maruz kaldık ama hepsini aşmayı bildik. 27 Nisan bildirisinin, küresel ekonomik krizin, PKK ve FETÖ terörünün, Gezi operasyonunun, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz terör eylemlerinin ekonomiyi sarsmasını önledik. Aldığımız tedbirlerle, soğukkanlılıkla, işini bilen ekonomi yönetimiyle, en çok da piyasalara verdiğimiz güvenle her sarsıntıdan sapasağlam çıktık.