Mıntıka temizliği

Zehra Sena Gültekin, Bolu’daki faciada eşi ve çocukları da dâhil olmak üzere ailesinin 13 ferdiyle birlikte hayatını kaybetti. Çok iyi eğitim almıştı. THY’de çalışıyordu. Bir ailenin 14 ferdinin hayatını kaybetmesi, Uygur bir çocuğu evlat edinmiş olmaları hikâyelerini zaten trajik hale getiriyordu; babasının milletvekili olması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cenazeye katılarak bu aile dostunun acısını gözyaşlarıyla paylaşması da Zehra Sena’yı medyada bir miktar öne çıkardı. Sosyal medyada merhume Zehra

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Zehra Sena Gültekin, Bolu’daki faciada eşi ve çocukları da dâhil olmak üzere ailesinin 13 ferdiyle birlikte hayatını kaybetti. Çok iyi eğitim almıştı. THY’de çalışıyordu. Bir ailenin 14 ferdinin hayatını kaybetmesi, Uygur bir çocuğu evlat edinmiş olmaları hikâyelerini zaten trajik hale getiriyordu; babasının milletvekili olması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cenazeye katılarak bu aile dostunun acısını gözyaşlarıyla paylaşması da Zehra Sena’yı medyada bir miktar öne çıkardı.

Sosyal medyada merhume Zehra Sena için akıl almaz yorumlar yapıldı. Evlatlarına sarılmış halde vefat etmiş bir kadının arkasından “AKP’liydi, liyakatsizdi, torpille işe girmişti, ‘oh olsun’” kabilinden yorumlar yapıldı.

Bu yorumları yapanları, kötü bir aileye mensup, berbat bir çocukluk geçirmiş, belki babası belirsiz, belki babası tarafından tacize uğramış, şeytanın insan suretinde yansıdığı üç beş marjinal yaratık olarak görüp üzerinde hiç durmadan geçmek mümkün.

Ama öyle değil. Türkiye’de, hiçbir insanî değere sahip olmayan öbekler var. Bunun yanında birbirine öfkeyle, nefretle, intikam duygusuyla yaklaşan, kendisi gibi olmayanın bırakın dirisini ölüsüne bile nefret kusan, gözü dönmüş, gücü eline geçirip ortalığı kasıp kavurmak için fırsat kollayan azgın, azılı öbekler var.

Gazze’de tarihin en acımasız soykırımı yaşanırken, “ölenler Arap ve Müslüman, bize ne?” diyenlerin sayısı hiç de az değil. Ellerine güç geçse, ülkeyi cehenneme çevirirler.

Suriye’de Esed rejimi insanlık dışı katliamlar yaparken susanlar, hatta içten içe sevinenler, şimdilerde suçlulara yapılan operasyonları mezhepdaşlarına yönelik katliam olarak sunup ortalığı velveleye veriyorlar. Bunların eline ezkaza güç geçse, neler yapacaklarını tahayyül etmek zor değil.

Ya 15 Temmuz? O gece Fetullahçı darbe gerçekleşseydi, hiçbir ilkesi, sınırı, ahlâkı, kutsalı olmayan o yaratıkların ülkeyi nereye götürecekleri az çok tahmin edilebilir.

Gezi farklı mıydı? Kendisi gibi düşünmeyen, yaşamayan ve inanmayanlara karşı sokaklarda sergiledikleri azgınlığı, eğer fırsat bulsalar, topyekûn bir imha hareketine çevirmeyeceklerinden şüphemiz mi var?

Statüko, en başından itibaren, yaptığı darbelerle azınlık iktidarını tahkim etti, çoğunluğu ezdi.

12 Mart 1971 muhtırasından hemen önce, 9 Mart’ta, Doğan Avcıoğlu’nun, İlhan Selçuk’un hezeyanlarıyla zihinleri zehirlenmiş generaller darbeyi yapabilselerdi, bugün dahi Türkiye Baas diktatörlüğü altında, Esed’in Suriye’sine kaçabilmeyi özgürlük sayabilecek kadar baskı görüyor, inim inim inliyordu.

“Hesap vereceksiniz, burunlarınızdan fitil fitil getireceğiz, kaçacak delik arayacaksınız, İstiklal Mahkemeleri’ni yeniden kuracağız” derken, seçimli bir iktidar değişiminden değil, öfke ve nefretle fırsatını kolladıkları bir isyandan, bir darbeden, bir rejim değişikliğinden bahsettikleri çok açık değil mi?

Türkiye’nin doğal fay hatları var ve bunlar için yapılabilecek çok şey yok ancak içeride gözü dönmüş provokatörlerin, dışarıda Türkiye’nin hasım ve rakiplerinin bu öbekleri beslediği, kullandığı çok açık.

Örneğin, babası gibi cunta ve darbe hayalleri kuran, iç savaş kışkırtıcılığı yapan, tahrikleriyle masum insanların ölümüne sebep olan, daha da ötesi, Türk olmadığı halde Türklük ve Türkçülük maskesiyle istismar ettiği kitleyi gözü dönmüş, hissiz, vicdansız, inançsız, acımasız, kör bir faşist tehdide dönüştüren Ümit Özdağ, üstelik hakkındaki somut delillere rağmen, ifade özgürlüğü bahanesiyle kendi haline bırakılabilir mi?

Ya da sahip olduğu ajansla mafyatik yapılanma içine girip ülkenin popüler yüzlerini iç ve dış politikayı etkilemek için kullanan, tekelleşerek, örneğin Atatürk karşıtı filme karşı herkesi susturabilen, iktidar karşıtlığını örgütlü eyleme dönüştürebilen istismarcılara karşı sessiz kalınabilir mi?

Erdoğan ve AK Parti’nin 23 yıllık iktidar sürecinde kusurları olabilir, eleştirilecek çok yanları bulunabilir ancak Türkiye’de demokrasinin gelişmesi, milli iradenin tam anlamıyla yerleşmesi yolunda, pusuda fırsat kollayan nefret öbeklerine karşı eşsiz, cesur bir mücadele verdiğini kimse inkâr edemez. AK Parti ve Erdoğan, sadece kendisine inanmış, kendisine oy veren kitleyi değil, tüm Türkiye’yi faşistlerden, mezhep yobazlarından, maceracılardan, dikta heveslilerinden, ajan-provokatörlerden, karanlıktan koruyorlar.

Yapılan mıntıka temizliği ülkenin hayrınadır. Geç bile kalınmıştır. İç cepheyi bütün renkleriyle, bütün farklılıklarıyla tahkim edecek olan bu mıntıka temizliğidir. Hiç çekinmeden sonuna kadar gitmelidir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Mıntıka temizliği 27 Ocak 2025 | 673 Okunma Garplı olamadık, Şarklı kalamadık 24 Ocak 2025 | 330 Okunma Savaş, barış ya da felaket 20 Ocak 2025 | 378 Okunma Afganistan, Bangladeş, Suriye, Sudan ve nihayet Gazze’de zafer! 17 Ocak 2025 | 418 Okunma İsrail’in Gazze’de işlediği suçlar 13 Ocak 2025 | 81 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar