Rakibi küçümsemek
“Tevekkül” ile “Tedbir”in çerçevesini “eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a ısmarla” olarak formüle ederiz; ne var ki pratikte milletçe genel yaklaşımımız...
“Tevekkül” ile “Tedbir”in çerçevesini “eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a ısmarla” olarak formüle ederiz; ne var ki pratikte milletçe genel yaklaşımımız “saldım çayıra, Mevlam kayıra” şeklindedir.
Bugünlerde, AK Parti çevrelerinde yaklaşan yerel seçimlerle ilgili riskleri kimle konuşsam, “bir şey olmaz, yine ezer geçeriz” cevabını alıyorum.
Siyasi partilerin tabanlarında kazanacaklarına olan inanç hiç kuşkusuz çok değerlidir ve yarışa önde başlamak demektir. Lakin kazanmaya yönelik bu inanç daha fazla gayret ve tedbire değil de rehavete ve kibre sevk ederse, oradan büyük problem doğar.
AK Parti 3 Kasım 2002’den bu yana girdiği her seçimi kazanıyor. Elde edilen zaferlerin arkasında çok büyük bir gayret var. AK Parti, Genel Başkanı’ndan en uçtaki teşkilat mensubuna kadar her kademesiyle ve her seçimde olağanüstü çaba sarf ediyor. AK Parti’nin hem hükümette, hem de siyasi alandaki performansına hiçbir rakip yaklaşamıyor.
2012’deki 4. Olağan Kongre konuşmasına Erdoğan Sezai Karakoç’un “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” adlı şiirinin dizeleriyle başlamıştı. Karakoç’un “yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” dizelerini hem Erdoğan büyük bir içtenlikle okumuş, hem de salon bu dizeleri duyunca coşmuştu.
AK Parti’nin neş’et ettiği hareket gerçekten de “yenilgi yenilgi” büyüdü. Partiler kapatıldı, hareketin önünü kesmek için Anayasa, yasalar değiştirildi, 28 Şubat’ta darbe yapıldı, başta medya olmak üzere çeşitli araçlarla ezme, sindirme, bitirme operasyonları yapıldı. Hareket, tüm bu saldırılara göğüs gererek, ümidini muhafaza ederek, her bir yenilgiden ders alıp her yenilgiden sonra daha çok çalışarak zafere erişti.