Seçimle gelen diktatör yoktur
Serbest ve şeffaf seçimlerin olduğu hiçbir sistem diktatör üretmez. Yani diktatörler seçimle gelmezler. Tarihte seçimle gelen diktatör yoktur.Bazılarının, daha cümle bitmeden, büyük bir özgüven ve...
Serbest ve şeffaf seçimlerin olduğu hiçbir sistem diktatör üretmez. Yani diktatörler seçimle gelmezler. Tarihte seçimle gelen diktatör yoktur.
Bazılarının, daha cümle bitmeden, büyük bir özgüven ve kesinlik edasıyla “Hitler?” dediklerini duyar gibiyim.
Hitler’in seçimle işbaşına gelen bir diktatör olduğu iddiası yakın tarihin en büyük yalanlarındandır. Hitler, 1932’de Almanya başkanlık seçimlerinde aday oldu ama Hindenburg karşısında kaybetti. Kasım 1932’de yapılan seçimlerde Hitler’in Nazi Partisi hükümet kuracak çoğunluğu alamadı. Hitler, kendisi hükümet kuramadığı gibi, Popen’in de hükümet kurmasını engelledi. Sonuçta Hindenburg, seçilmediği ve haketmediği halde Hitler’i Başbakan olarak atadı. 20. Yüzyıl’ın en büyük ve bedeli en ağır politik yanlışı da bu oldu. Hitler, Reicstag yangının bahane ederek, diktatörlüğünü ilan etti. 1937 seçimleri artık serbest ve şeffaf bir seçim değildi.
“Seçimle gelen diktatör” deyince bir de Saddam’ın, Hafız ve Beşşar Esed’in, Mübarek’in seçimleri ya da Kenan Evren’in Anayasa oylaması gündeme getirilir. Bunların hiç birinin gerçek seçim olmadığını, hele hele Türkiye’deki şeffaf, serbest ve yüksek katılımlı seçimlerle asla kıyaslanamayacağını çocuklar bile bilir.
Seçimle işbaşına gelen tek bir diktatör örneği yoktur ama seçimle giden bir diktatör örneği vardır: İsmet İnönü, 1950 seçimlerinde diktatörlüğe veda etmek zorunda kalmıştır.
CHP’nin genetik sızısı da burada başlar. 1950 ve sonrası hiçbir seçimde CHP tek başına iktidara gelecek teveccühü görmemiştir. Onun için de, her seçimden sonra, iktidar partisinin liderini “diktatörlükle” itham etmiştir. Adnan Menderes, daha 1952’de, iktidarının 2. yılında, sonradan katakulleyle Başbakan olacak CHP’li Nihat Erim’in Ulus gazetesi tarafından diktatör olmakla itham edilmiştir. 27 Mayıs darbesini hazırlamakla görevli solcular ve CHP’liler, sihirli kelime “diktatörü” dillerinden düşürmemiş, hatta eylemlerinde “Olur mu böyle olur mu / Kardeş kardeşi vurur mu / Kahrolası diktatörler / Bu dünya size kalır mı” marşını söylemişlerdir. Aynı CHP, Turgut Özal’ı da “diktatör” diye eleştirmekten kaçınmamıştır.