Yerel seçim ve riskler

İktidardaki partinin yerel seçimlerde genel seçimlere nazaran bir miktar daha az oy aldığını geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz. Son seçimde AK Parti yüzde 42 oy almıştı. Şimdi yerel seçimlerde...

İktidardaki partinin yerel seçimlerde genel seçimlere nazaran bir miktar daha az oy aldığını geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz. Son seçimde AK Parti yüzde 42 oy almıştı. Şimdi yerel seçimlerde 42’nin bir miktar altında oy alınması tabii karşılanacaktır. Ancak oy düşüşünün tabii sınırların altında gerçekleşmesi, Türkiye’nin siyasetini olduğu kadar sosyolojisini ve psikolojisini de olumsuz etkileyecektir.

Hiç kuşkusuz siyaset matematik değildir. AK Parti, bütün denklemleri altüst edip yerel seçimlerde yüzde 42’nin de üzerine çıkabilir; bu potansiyele ziyadesiyle sahip. Oy düşüşünün tabii sınırlarda kalmasını sağlamak, hatta AK Parti’yi yüzde 42’nin üzerine çıkartmak için mevcut riskleri iyi analiz etmek, risklere karşı ikna edici politikaları şimdiden devreye almak gerekiyor.

Nedir bu riskler?

Ekonomi şu anda yüzde 42 oy oranının tabii sınırların da altına düşmesi için en önemli risk faktörü olarak öne çıkıyor. Ekonomi, seçmen tercihini belirleyen en önemli unsurdur. 31 Mart 2019’a kadar bir yandan ekonomide oluşan ve oluşması muhtemel tahribatın tamamen giderilmesi, bir yandan da içerde ve dışarda ekonominin aktörlerinde güven ve istikrar algısı oluşturulması kaçınılmaz görünüyor. Doların düşmesi, enflasyonla mücadele, teşvikler, destekler, indirimler kuşkusuz olumlu gelişmeler ama kabul edelim ki yeterli değiller. Ekonomide güven ve istikrar algısının oluşturulabilmesi için ekonomi yönetiminde güven ve istikrar algısının oluşturulması ihtiyacı var. Bu karşılanmadığı müddetçe, yerli ve uluslararası yatırımcılara güven telkin edilmedikçe, ekonomi, seçimi tehdit eden bir risk olarak önümüzde duracaktır. Enflasyon ve faizin tahribatı kısa sürede giderilebilir; oy düşüşünün tahribatı ise 5 yıl giderilemeyecek. Seçime henüz süre varken, en büyük risk alanı olan ekonomi üzerinde AK Parti’nin daha detaylı düşünmesi ve cesur kararlar alması riskin yok edilmesi için kaçınılmaz görünüyor.

Seçime doğru Suriye kapsamında YPG ve YPG-ABD ilişkileri de risk barındırıyor. Türkiye’nin bu konuda kırmızı çizgileri çok net. ABD ise özellikle Rahip Brunson olayı sonrası bu kırmızı çizgileri test etmeye, esnetmeye çalışıyor. AK Parti’nin bu riski yönetmesi hem seçim için, hem seçim sonrası için hayatî önem barındırıyor.

FETÖ ile mücadele zorlu ve karmaşık bir süreç. Mücadele en başındaki kararlılıkla sürdürülüyor ancak zorluklar ve karmaşa artık risk potansiyeli sergiliyor. Mücadeleyi sulandırmaya dönük girişimler, bunun yanında söylentiler, dedikodular, kimi zaman da yapılan ciddi hatalar ve algının yönetilememesi adalet duygusunun zedelenmesine yol açıyor. FETÖ ile mücadelede yeni bir çerçevenin çizilmesi, mücadelenin geçmişinin analiz edilmesi, bugünü ve geleceği üzerine stratejiler üretilmesi artık büyük bir ihtiyaç. Kamuoyunda, başta FETÖ ile mücadele olmak üzere her konuda adaletten sapılmadığı kanaatinin tekrar ve ivedilikle oluşması gerekiyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Öcalan çıkmayacak, Cumhur’da sorun yok 18 Kasım 2024 | 514 Okunma Zemin kayıyor, farkında mıyız? 15 Kasım 2024 | 2.826 Okunma Mansur Yavaş için yol ayrımı 11 Kasım 2024 | 987 Okunma Boykot ve iktidar 08 Kasım 2024 | 208 Okunma Yeni döneme hazır mıyız? 04 Kasım 2024 | 566 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar