Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın “Batı Türkistan” ziyareti…
Batı Türkistan (Balkanlar) bizim için, kuru bir toprak parçasından ibaret değildir. Osmanlı bakiyesi topraklar arasında, özel bir ilgiyi hak etmektedir. Bizim için İstanbul neyse Saraybosna da odur. Bizim için Edirne neyse...
Batı Türkistan (Balkanlar) bizim için, kuru bir toprak parçasından ibaret değildir. Osmanlı bakiyesi topraklar arasında, özel bir ilgiyi hak etmektedir. Bizim için İstanbul neyse Saraybosna da odur. Bizim için Edirne neyse, Yeni Pazar da odur. Bizim için Bursa neyse, Niş de odur.
Batı Türkistan, hayalimiz, heyecanımız, sevinç ve hüznümüzdür. Rumeli türküleri, Nazlı Budin, Drama Köprüsü, Plevne Marşı, Balkan Harbi. Ortak hafızada, millî gönülde kayıtlıdır bunlar. Tuna’yı Fırat’tan, Drina’yı Dicle’den ayrı düşünemeyiz.
Bu yazdıklarımız, kimilerine nostalji, kimilerine de hamaset olarak gelebilir; gelmesin.
Böyle düşünenlere, Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı isimli eserine yazdığı önsözden kısa bir bölüm: “Bizden Belgrad’ı aldıkları zaman, düşman delegeleri Niş kasabasını da istemişlerdi. Osmanlı delegesi ayağa kalkarak; “Ne hacet” dedi, “İstanbul’u da size verelim.” Babalarımız için Niş, İstanbul’a o kadar yakındı. Biz eğer Vardar’ı, Trablus’u, Girit’i ve Medine’yi bırakırsak, Türk milleti yaşayamaz...