Ah Memoş… Gece kafayı yastığa koyunca fısıldaşmalarımızı özlüyorum
Kocasını sürekli öven biri de değil Cemre Birand. Çok sevdiğim bir gerçekçiliği var. Deli gibi seviyor adamı ama onun için, “Mehmet Ali bir iş makinesiydi. İş olduğu zaman kimsenin gözünün...
Kocasını sürekli öven biri de değil Cemre Birand. Çok sevdiğim bir gerçekçiliği var. Deli gibi seviyor adamı ama onun için, “Mehmet Ali bir iş makinesiydi. İş olduğu zaman kimsenin gözünün yaşına bakmazdı. İşinde olağanüstü tutkuluydu. Ama oportünistti, bencildi. İnsanları kullanırdı da” diyor, diyebiliyor.
Mehmet Ali Birand’ın bütün hayatını paylaştığı kadın da böyle harbi bir kadın işte!
Mutlaka okuyun ‘Memoşlu Yıllar’ı. Ben ilk satırları okudum, sonra birden kapıldım gittim, iki saat sonra ayağa kalktığımda kitap bitmişti! Müthiş akıcı bir dille, sade, su damlası gibi bir aşkı ve çok sıkı bir dostluğu anlatıyor, şöyle başlıyor: “Onu ilk gördüğümde gözüm hiç tutmamıştı. Gür siyah saçları, sakalı ve bıyığı vardı. Burnu da boksör burnu gibi çarpıktı. Gülünce dişlerinin de çarpık olduğunu fark ettim. Gözümün tutmadığı bu adamı kalbimin hiç bırakmamacasına tutacağını bilmiyordum tabii henüz...”
Bu ülkede hiçbir kadının, vefat eden eşinin ardından böyle bir kitap yazdığını bilmiyorum. Helal olsun! Oturdum okumaya başladım, su gibi aktı, kalktığımda bitmişti.
- Çok teşekkür ederim Ayşecim, bunları senden duymak ne güzel!