Hatice Teyze
AAA!... Hatice Teyze! Bak şimdi çıkıverdi karşıma. Bodrum Türkbükü'nde.Sokaklarda aval aval gezerken. İnsanın içi açılıyor girince.Öyle güzel bir dükkân... * Sabunlar, zeytinyağları...
AAA!... Hatice Teyze!
Bak şimdi çıkıverdi karşıma.
Bodrum Türkbükü'nde.
Sokaklarda aval aval gezerken.
İnsanın içi açılıyor girince.
Öyle güzel bir dükkân...
*
Sabunlar, zeytinyağları, reçeller, mumlar, bakliyat, baharat...
Her şey doğal, her şey organik... Alıp gidesin geliyor. Ya da hepsini üzerine süresin, afiyetle yiyesin...
Sabunlara bakıyorum, dokunuyorum, kokluyorum. Her şeyi uzun uzun inceliyorum.
Basit, ama inanılmaz güzel ayrıntılar!
*
Sonra da dükkânın ortasındaki kadına dönüyorum ve gülümseyerek, "Sizsiniz değil mi Hatice Teyze" diyorum.
"Hayır, o benim annem. Ben Işıl!" diyor.
"Anneniz de mi sizinle birlikte" diyorum.
O, ismi gibi ışıl ışıl parlayan kadının, bir an gözlerinden bir bulut geçiyor.
"Umarım öyledir!" diyor, "Zaten o hep benimle olsun diye dükkânıma onun adını verdim. Ama annem maalesef vefat etti..."
*
İşte o zaman, bir gazeteci sezgisiyle, orada bir hikâye olduğunu anlıyorum.
Işıl Tan, İstanbullu.
Eskişehir'de sinema-televizyon okuyor.
Sonra da kendi PR ajansını kuruyor. Gayet de sıkı müşterileri oluyor.
Annesi hep en büyük aşkı...
Arkadaşı, sırdaşı...
Çok düşkünler ana-kız birbirlerine...
Anne, yani Hatice Teyze modern bir hafız. Herkesin, özellikle de Işıl'ın arkadaşlarının sevgilisi!
Ama günün birinde o güzel anne, hastalanıyor...
Önce bir türlü adı konamıyor.
Sonra ilik kanseri olduğu anlaşılıyor. Işıl, elinden gelen her şeyi yapıyor...
Ben de ona soruyorum...