Türkiye’de müthiş bir çifte standart var ve her şey ne yazık ki kadınların aleyhine!
Sorbonne’da güzel sanatlar okumuş, altı dil bilen, dünya vatandaşı bir ressam.Sorbonne’da güzel sanatlar okumuş, altı dil bilen, dünya vatandaşı bir ressam.Yüksek enerjili, hayat dolu, yaratıcı ve çok...
Sorbonne’da güzel sanatlar okumuş, altı dil bilen, dünya vatandaşı bir ressam.
Sorbonne’da güzel sanatlar okumuş, altı dil bilen, dünya vatandaşı bir ressam.
Yüksek enerjili, hayat dolu, yaratıcı ve çok güzel. Son birkaç yıldır Türkiye’de yaşıyor. Ama Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere’de de kalmış. Gerçi Fransa başka. Tüm çocukluğu orada geçiyor, bütün temel eğitimini orada alıyor.
O, Eda Su Neidik. Arzu Okay’ın kızı. Türkiye’deki beşinci kişisel sergisi ‘İris’in Damlaları’ perşembe günü açıldı, Soul and Art Galeri’de...
Türkiye’de müthiş bir çifte standart var ve her şey ne yazık ki kadınların aleyhine
Annen, bir zamanlar, bu ülkenin Sylvia Kristel gibi bir sembolüydü. Ve bir nesil, onunla büyüdü, bu soruyu sormazsam olmaz: Arzu Okay’ın kızı olmak nasıl bir şey?
- Gurur verici bir şey! Annem çok büyüleyici bir kadın. Yapıcı, güçlü ve cesur... Bir de eğlencelidir. Annemle babam, ben küçükken boşandığı için, birlikte büyüdük diyebilirim. İtiştiğimiz dönemler de oldu ama sıkı bir ikiliyiz! Bizimki esas olarak anne-kız ilişkisi, ben büyüdükçe iki arkadaş ama en temelinde iki sırdaş ilişkisi! Hayatta en güvendiğim insandır...
Ne güzel!
- Evet, Arzu Okay bir zamanların Türkiye’si için bir sembol olabilir ama benim için, her şeyden önce en yakın dostum! Fransa’da büyüdüğüm için de sıradan bir anneydi. Türkiye’ye gelip gittikçe ve büyüdükçe, annemin Türk toplumu için ne ifade ettiğini anlamaya başladım. Ama bu, benim Paris’teki hayatımı hiç değiştirmedi.