Siyasetçileri ve yazarları kim yıpratıyor?
Geçtiğimiz günlerde Başbakanımız Binali Yıldırım’ın açıklaması vardı. Okuyunca “Durum bu kadar mı iyi özetlenir?” dedim kendime. Yıldırım’ın sözleri...
Geçtiğimiz günlerde Başbakanımız Binali Yıldırım’ın açıklaması vardı. Okuyunca “Durum bu kadar mı iyi özetlenir?” dedim kendime.
Yıldırım’ın sözleri şöyle; “Demokrasimiz sizler sayesinde güçleniyor. Aslında siyasetçi ile gazetecinin kaderi aynı. Biz varsak siz varsınız, biz yoksak sizin de bir noktada işiniz azalıyor. Geçen, Çalışan Gazeteciler Günü’ydü. Bir espri yaptım. Arkadaşlar dedi ki; ‘Bize yıpranma lazım. Eskiden bu vardı, şimdi de olmadı.’. ‘Ya biz de yıpranma almıyoruz.’ dedik. Yani siyasetçi geceden neredeyse gazeteci de orada. Bizim şoförler de almıyor. Korumalar da almıyor.”
Binali Bey’e katılıyorum katılmasına ama enteresan olan, kaderi aynı olan gazeteciler ve siyasetçilerin birbirlerini en çok anlaması gerekirken bugün birbirini en çok yıpratan iki sınıf olması. Var olmak için birbirine ihtiyacı olan bu iki taraf neden birbirini yok etmeye çalışıyor anlayabilmiş değilim.
Siyasileri takip eden muhabirlerin yıpranma hakkını bir kenara bırakalım. Ben bugün eli kalem tutan gazetecilerle siyasetçilerin karşılıklı yıpratma ve yıpranmalarını gündeme getirmek istiyorum. En önemlisi de okurun yıpranma hakkını gündeme getirmek istiyorum.