Genişletilmiş hayat ...
Pablo Picasso “Kim insan yüzünü en doğru olarak görür, fotoğrafçı ya da ressam” diye soruyor. Bu soruyu kim daha iyi anlatır, roman hikaye, film, tiyatro diye çeşitlendirebilir.
Bakış açısına göre değişen cevapları olan bu soruyu hiçbirisi diye de cevaplayabiliriz. Fırçayı tutan da fotoğraf makinesini tutan da kendi gördüğünü yansıtır. Kim gerçeğe daha çok yaklaşır bilemem ama ikisinin de aynı objeyi ‘kendilerine göre’ gösterdiği bir gerçek. Bu tereddüdü kitap okurken de film izlerken de hissediyor insan. Hangisi gerçek… Neyi okumalı ya da seyretmeli ya da yazmalı, çekmeli?
Neye göre seçeceğiz? Bu sorular tereddütlerimizi körüklüyor ya da bizi her şeyi bilir hale getiriyor. Gördüğümüz ya da okuduğumuz kesitleri bütün sanan peşin hükümlülere dönüşüveriyoruz. Ama okumuştum, ama izlemiştim diyen, peşin hükümlü cümlelerin sahibi kılıyor bizi. Yanıltmıyor mu? Elbette yanıltıyor!