Göçen ve kalan mülteciler
Ne olumsuz hava koşulları, ne sıkı güvenlik tedbirleri, ne de Avrupa ülkelerinin pazarlık gücü Avrupa'ya göçü engelleyemiyor. Üstelik bu kervanda sadece Suriyeliler yok. Fas'tan, Irak'tan, Afganistan'dan pek çok kişi...
Ne olumsuz hava koşulları, ne sıkı güvenlik tedbirleri, ne de Avrupa ülkelerinin pazarlık gücü Avrupa'ya göçü engelleyemiyor. Üstelik bu kervanda sadece Suriyeliler yok. Fas'tan, Irak'tan, Afganistan'dan pek çok kişi bir mağduriyet hikâyesiyle Avrupa için şansını denemek istiyor. Tek bir amaçları var, o da geleceklerini güvenli bir ülkede kurmak.
Mültecilerin göç yolları hem çok uzun hem de çok zahmetli ve riskli. Bu çağa tanıklığımızın içinde Ortadoğu halklarının arkalarına bakmadan Avrupa'ya doğru yürüyüşlerine şahit olmak ise derin bir tefekkür gerektiriyor. Mültecilerin göç yollarında çekimler yaparken her seferinde sayılarının giderek arttığını görüyorum.
Nitekim veriler de bu tanıklığı doğruluyor. BM UHNCR verilerine göre sadece geçtiğimiz bir ay içinde (2016 Ocak ayı) Türkiye'den deniz yoluyla 60 bin 502 kişi Yunanistan'a Pire limanına geçmiş. Şubatın ilk haftasında ise bu sayı 1700'ü bulmuş. Sadece geçen pazartesi bir gün içinde 6500 kişinin Yunanistan'a giriş yapması rakamın büyüklüğünü ortaya koyuyor.
Avrupa'ya ilerlerken Balkan güzergâhını kullanarak Avrupa'ya geçmeye çalışan mültecilerin sayıları artarken, yardım edenlerin motivasyonu da sayıları da giderek azalıyor. BM gibi kurumlar bu istasyonlarda büyük logolarıyla sadece kurumsal olarak bulunuyorlar. Bu yolculukta en büyük yardımseverliği ise kurumsal olmayan isimsiz sivil gönüllüler gösteriyor.
Her istasyonun bir sivil kahramanı var. Mesela Gevgelia durağının kahramanı Kazım, göç yolunda en çok bilinen ve sevilen isimler arasında. Kazım'ı artık yürüyemeyecek hale gelse de Avrupa'ya bir an önce ulaşmaya çalışan bir hamile kadına verdiği desteğin görüntülerini izlerken tanıdım. Yeryüzünde böyle insanların var olması umudumuzu artırıyor. Göçün hikâyesini yardımını rütbesiz, beklentisiz yapan böylesi sivil gönüllülerden dinlemek gerekiyor.
BOTLARDAN KURTULAN ÇOCUKLARIN AKIBETİ…
Mültecileri göç yollarında izlerken dikkatimi çeken şeylerden birisi de, bot facialarında ailelerini kaybeden kurtarılmış çocukların akıbeti oldu. Çoğu zaman ailesinin tüm fertlerini kaybeden kimsesiz çocuk sayısı bir hayli. Getirildikleri hastanelerde bir süre tedavi gören bu çocuklar daha sonra sosyal hizmetlere teslim ediliyor. Bodrum'da bir hastane yöneticisi dostum, tedavilerinden sonra bu çocukları evlat edinmek isteyenlerin çıktığını ancak buna uygun bir mevzuat bulunmadığını ve izin verilmediğini söylüyor.