Kör dünyanın göbeğine hak yol İslâm yazacağım!
Abdürrahim Karakoç’un bu şiirini annem Şule Yüksel Şenler’in verdiği konferansta dinlemiş ve ezberlemişti. Bu şiir onun için Şule Yüksel ismiyle özdeşti. Ben de Şule Yüksel ismini ilk annemden duydum.
Sanırım 5 yaşlarındaydım. Onun yaptıklarının önemini ve büyüklüğünü anlamak açısından o dönemi biraz tasvir etmek istiyorum...
‘Medeniyet’in coşkun seline direnemeyen Türkiye’nin kadınlara yönelttiği “başını aç modern ol” buyruğuna karşı gelen, başını örterek de modern olunabileceğini gösteren, bu fikri kitlelere benimseten isimdir Şule Yüksel. Dönemin kadınlarının ‘kızım Şule Yüksel gibi olacak’ diye rol model aldığı kişidir. (Bu yıllarda dindar kadınların duygularını anlayabilmek için Fatma Barbarosoğlu’nun “Cumhuriyet’in Dindar Kadınları” kitabını okumanızı öneririm.)
Türkiye’de cumhuriyet ilanından çok önce başlayan kadınların modernleşme süreci, rol model olarak Batılı kadın görünümünü alarak tesettür karşıtı söylemler geliştirmiş, akabinde yasaklarla adım adım ilerlemişti. Peştamal, çarşaf ve peçe daha Cumhuriyetin ilk yıllarında yasaklanmış ve bu yasağa uymayanlar cezalandırılmıştı. Onların yerini tayyör, pelerin, türban, manto, pardösü almış, kadınların hayatına sokulmaya çalışılmıştı. 23 Nisan 1937’de yayınlanan tehditkâr tamim ile modernleşme bir emir haline getirilmiş, çarşaf ve peçe çirkin, ‘gerici’ bir kıyafet olarak ilan edilmiş, bu ‘gerici’ kıyafetlerin değişimi bir milli vazife ve borç haline getirilmişti.