Mehmet Genç’e saygının da ötesinde…
Oğuz Atay’ın Prof. Mustafa İnan’ın hayatını anlatan “Bir Bilim Adamı’nın Romanı” kitabını lise yılarımda okumuştum. Oğuz Atay’dan okuduğum ilk kitaptı ve Mustafa...
Oğuz Atay’ın Prof. Mustafa İnan’ın hayatını anlatan “Bir Bilim Adamı’nın Romanı” kitabını lise yılarımda okumuştum. Oğuz Atay’dan okuduğum ilk kitaptı ve Mustafa İnan’ı bir bilim adamı portresi olarak zihnime kazımıştı. Mustafa İnan’ı gelecek nesillere taşıyan ve bu kitabı bugün de hala okunur kılan unsurlardan birisi de elbette yazarıydı. Oğuz Atay Mustafa İnan’ın talebesi olmuştu. Hocayı yakından tanıyordu ve O’nun bilim tutkusunu romanın merkezinde okuyucuya geçiriyordu. Bu kitap Erdal İnönü’nün önerisiyle hayata geçen bir TÜBİTAK projesiydi. Gelecek nesillere; Türk bilim adamlarının yaşam öykülerini, anılarını, arayışlarını, iç çelişkilerini, bilimin evreninde kalma mücadelelerini anlatmayı hedefleyen bu proje ne yazık ki tek kitapla sınırlı kalmıştı. Oğuz Atay gibi başka bir yazar daha ortaya çıkıp böyle bir işi üstlenmeyince proje devam edememişti. Keşke bugün bu projeyi devam ettirebilsek.
Geçen hafta Türk Kahvesi’nde konuk ettiğim Mehmet Genç de bilim tutkusu ve ortaya koyduğu tezi, metodolojisi, bilimsel disiplini ve tanınırlığa muteber etmeyen yapısıyla romanını yazılması gereken bilim adamlarımızın başında geliyor. Hocanın kitabının 15 baskı yapmasından memnun olmak yerine bunu sorgulaması bile itibar ettiği şeyleri ortaya koyuyordu.
Mehmet Genç Türkiye’nin hakiki bir değeri. Bu değerin, bunun da ötesinde çalışma biçiminin gelecek nesillere örnek olarak aktarılması gerekiyor. Hakkında ortaya konan tezler var, yapılan çalışmalar var. Bu çalışmalar bir bilim adamı portresi olarak özgün ve şahsına münhasır yapısını da ortaya koyuyor.
Mehmet Genç’in programda söylediği “Kitabımın girişindeki 15 sayfayı yazmak için 10 yıl çalıştım ve bir milyon sayfa okudum“ sözleri beynimize kazındı. Bilimsel düşüncenin nasıl büyük bir emekle ortaya çıktığının da özetiydi.
Mehmet Genç zor ve az yazan bir bilim adamı. Bunun sebeplerinin başında mutmain olmadan yazmaması geliyor. Nitekim bu sebeple de tezini 5 yılda teslim edemiyor ve akademik unvan sahibi olmuyor. Fransızca, İngilizce ve Osmanlıcayı hakim düzeyde bilen Mehmet Genç tezi kadar yazı diliyle de bir bilim adamı olarak farklılaşıyor. Devrik cümlesi yoktur, ağdalı terminolojiden uzaktır. Her kelime ve kavramı tam da ifade etmek istediği yerde kullanır. Yazılarının kısaltılması ve adapte edilmesi ve hatta çevrilmesi de zordur.
Yazı dili de onunla ilgili araştırmalarda konu oluyor. Bu dilin muhkemliği nedeniyle aynı zamanda başka dillere çevrilmesi de çok zor. Hatta bu sebeple bir Hollandalı tarihçinin Türkçe öğrendiği de aktarılanlar arasında yer alıyor. Yazılarında “her cümlenin arkası demirden bilgi bloklarıyla takviyelenmiş bir duvarın görünen yüzü gibidir…”