Ha gayret, kişisel gelişeceğiz!
Gazetedeki masamın üstünde birikmiş kitapların isimleri şöyle: 'Önce Sen!' (Çağatay Öztürk) 'Düşle İnan Yaşa!' (Can Aydoğmuş) 'Bırak Gitsin!' (Kağan Bayraktaroğlu) 'Yükseliş...
Gazetedeki masamın üstünde birikmiş kitapların isimleri şöyle:
'Önce Sen!' (Çağatay Öztürk)
'Düşle İnan Yaşa!' (Can Aydoğmuş)
'Bırak Gitsin!' (Kağan Bayraktaroğlu)
'Yükseliş Gönlün Şifası' (Şebnem Özkan)
Sanırsınız Barış Muslu'yum, Arda Erel'im, Mümin Sekman'ım... Ya her kişisel gelişim kitabı çıkaran bana yolluyor ya da durmadan bir kişisel gelişim eseri daha basılıyor. Bence ikincisi çünkü kitapçılarda da durum böyle...
'Salla gitsin, seninse döner gelir, hayallerini kovala' yok! 'Fazla koşma anda kal, iyisi mi affet, çocukluğuna in, dur inme geçmişe takılma, başına gelen her şeyin sebebi sensin, belki de değilsin, o zaman kaderini sev' falan.
Tamam; mesajlar güzel, mesajlar ferah, dost canlısı da, bu kadar kişisel gelişim kitabını ne yapacağız a dostlar? Hayır yani, kitapların muazzam etkisini de görmüyoruz. Yolda birbirine empati yapan insanlarımız, trafikte 'Tabii bu benim enerjimin negatifliğinden oldu' diyerek birbirlerine sarılan şoförlerimiz, kocası aldatınca 'Dur ben bi dönüşeyim, demek ki karşılıklı alacaklarımız bu kadarmış' kafasında kadınlarımız yok. Kavga, savaş, kıskançlık, öfke almış yürüyor, hatta maratonda koşuyor.
Üstelik bu kitapların neredeyse hepsi dönüp dolaşıp aynı lafları ediyor.
Dünkü yazısında Cengiz Semercioğlu; ünlülerin gurulara, akıl hocalarına, tarikatlara niçin ihtiyaç duyduğunu sormuştu. Ee kişisel gelişim dünyasına dalmak da bir çeşit tarikat kafası.
Bu sadece ünlülerin yaptığı ya da ihtiyaç duyduğu bi' şey değil. Şehir hayatında kaybolmuş, mücadeleden gına gelmiş, sosyal medyayla ayarları bozulmuş, kendi gerçeğini kaybetmiş, içindeki boşluğun sesinden aklını kaçırmak üzere olan herkesin sığındığı bir liman.
Çünkü inanmaya, bir yere ait olmaya, bağlılığın verdiği güven ve destekle hayatı daha yaşanırmış gibi algılamaya ihtiyacımız var.
Ünlüler dünyasında milyonlarca kişiye hem iş, hem de özel hayatıyla hesap vermek de eklenince bu kaçışlar, sığınmalar, akıl almalar, güç bulma çabaları gayet normal.
'Her şeyim var ama mutsuzum sendromu' n'aber?
'İçimde bir boşluk var, çözemiyorum çıkmazı' nasılsın?
Hal böyle olunca da kişisel gelişim ve gurular dünyası, çok satan bu fırsatı kaçırmıyor tabii.
'Önce Sen!' (Çağatay Öztürk)
'Düşle İnan Yaşa!' (Can Aydoğmuş)
'Bırak Gitsin!' (Kağan Bayraktaroğlu)
'Yükseliş Gönlün Şifası' (Şebnem Özkan)
Sanırsınız Barış Muslu'yum, Arda Erel'im, Mümin Sekman'ım... Ya her kişisel gelişim kitabı çıkaran bana yolluyor ya da durmadan bir kişisel gelişim eseri daha basılıyor. Bence ikincisi çünkü kitapçılarda da durum böyle...
'Salla gitsin, seninse döner gelir, hayallerini kovala' yok! 'Fazla koşma anda kal, iyisi mi affet, çocukluğuna in, dur inme geçmişe takılma, başına gelen her şeyin sebebi sensin, belki de değilsin, o zaman kaderini sev' falan.
Tamam; mesajlar güzel, mesajlar ferah, dost canlısı da, bu kadar kişisel gelişim kitabını ne yapacağız a dostlar? Hayır yani, kitapların muazzam etkisini de görmüyoruz. Yolda birbirine empati yapan insanlarımız, trafikte 'Tabii bu benim enerjimin negatifliğinden oldu' diyerek birbirlerine sarılan şoförlerimiz, kocası aldatınca 'Dur ben bi dönüşeyim, demek ki karşılıklı alacaklarımız bu kadarmış' kafasında kadınlarımız yok. Kavga, savaş, kıskançlık, öfke almış yürüyor, hatta maratonda koşuyor.
Üstelik bu kitapların neredeyse hepsi dönüp dolaşıp aynı lafları ediyor.
Dünkü yazısında Cengiz Semercioğlu; ünlülerin gurulara, akıl hocalarına, tarikatlara niçin ihtiyaç duyduğunu sormuştu. Ee kişisel gelişim dünyasına dalmak da bir çeşit tarikat kafası.
Bu sadece ünlülerin yaptığı ya da ihtiyaç duyduğu bi' şey değil. Şehir hayatında kaybolmuş, mücadeleden gına gelmiş, sosyal medyayla ayarları bozulmuş, kendi gerçeğini kaybetmiş, içindeki boşluğun sesinden aklını kaçırmak üzere olan herkesin sığındığı bir liman.
Çünkü inanmaya, bir yere ait olmaya, bağlılığın verdiği güven ve destekle hayatı daha yaşanırmış gibi algılamaya ihtiyacımız var.
Ünlüler dünyasında milyonlarca kişiye hem iş, hem de özel hayatıyla hesap vermek de eklenince bu kaçışlar, sığınmalar, akıl almalar, güç bulma çabaları gayet normal.
'Her şeyim var ama mutsuzum sendromu' n'aber?
'İçimde bir boşluk var, çözemiyorum çıkmazı' nasılsın?
Hal böyle olunca da kişisel gelişim ve gurular dünyası, çok satan bu fırsatı kaçırmıyor tabii.
Fenerbahçe cinsiyetçi ayrımcılığa dur diyor
15 Kasım 2018 | 4.352 Okunma
Yağmur’un sınavı ve babasız kızlar...
14 Kasım 2018 | 6.285 Okunma
Çağan Irmak’a ‘Issız adam’ sürprizi
12 Kasım 2018 | 4.491 Okunma
Hazar Ergüçlü-Onur Ünlü çiftine çifte standart
08 Kasım 2018 | 3.982 Okunma
Polisi aramayan da suça ortaktır!
07 Kasım 2018 | 3.854 Okunma
TÜM YAZILARI