İstanbul’un hak ettiği mekan
Her mahalleye üç etçinin düştüğü, rakı-balık, ocakbaşı, nargile kültürünün alıp başını gittiği günler yaşıyor İstanbul... Artık kız kıza programlarda...
Her mahalleye üç etçinin düştüğü, rakı-balık, ocakbaşı, nargile kültürünün alıp başını gittiği günler yaşıyor İstanbul...
Artık kız kıza programlarda bile 'Hadi rakı balık yapalım' teklifi ilk seçenek haline geldi. Ki sorun bana; gelmişim 38 yaşına, kız kıza rakı sofrasında oturup meze tırtıklamak istiyor muyum? Hayır!
Etçilerde elin adamlarının yağlı yağlı etleri ağzıma tıkmasından hoşlanıyor muyum? Asla!
Yahu erkekler, kızları ilk randevuda bile rakı balığa götürüyor ya, inanılır gibi değil! Götür kızı şık bir yere, yaptır kokteylini, dinle tatlı tatlı müziğini... Yok; ille de köpoğlu, ille de beyaz peynir!
Eskiden böylesine erkek kokusu sinmemişti İstanbul yeme-içme-eğlence hayatına. Neyse ki Must, People, Lucca, Angie, Fenix gibi mekanlar var da arada gidiyorum.
İzindeyken duydum ve sosyal medyada gördüm ki; yılların Ulus 29'u 11 ay sonra adındaki Ulus'u atıp 29 olarak geri dönmüş. (Sanırım yurt dışına açılacaklar da ondan)
Döner dönmez gidip bakayım dedim. Kapıdan girer girmez dikkatimi çeken ilk şey, 29'un yemek salonunun zamana ayak uyduran değişimiydi. O masaların yan yana, art arda dizilmiş yemek yiyelim, aramızda konuşalım hali gitmiş; 360 derecelik bir bar ortaya gelmiş, içine de camların ardında mutfak konuşlandırılmış. Eh zaten bu devirde öyle bir beklenti de kalmadı değil mi? Yemek de, müzik de, eğlence de aynı yerde olmalı.