Kıvırmanın böylesi! Pes!
Şimdi sen ağzın köpüre köpüre, cümle aleme 'Yetişin olay vaaaar!' borazanını çala çala, 'İlk kez ve sadece ben görüntüleri izledim' gururunu taşıya taşıya korkunç bir yazı...
Şimdi sen ağzın köpüre köpüre, cümle aleme 'Yetişin olay vaaaar!' borazanını çala çala, 'İlk kez ve sadece ben görüntüleri izledim' gururunu taşıya taşıya korkunç bir yazı yazıyorsun. İddialarla iki kadını aslanların önüne yem olarak atıyorsun. Utanmadan, sıkılmadan bir çocuğun duygusal olarak istismar edilmesine çanak tutuyorsun.
O çocuğun geleceğini, okula gideceği zaman başına gelecekleri, yaşayacağı travmaları ve bir annenin/bir insanın intiharın eşiğine gelebileceğini gram düşünmeden iştahla tuşlara basıyorsun.
180 DERECE DÖNMEK...
İki kadının peşine kameralar takıyorsun. Bir şey yakalayamıyorsun, sonra değerli kaynakların sana videolar izletiyor ve altını çizmeden de edemiyorsun:
"Bantları gördüm, daha neler var neler..." 'Sonunda skandal patladı' diye de sevinç çığlıkları atmaktan geri kalmıyorsun.
E tabii! Bir skandal varsa 'sonunda' patlamalı ki; şu sıkıcı, kan emmek için aç aç bekleşen vampir bünyelere kan gelsin, vitamin olsun değil mi?
Oysa asıl skandal; koskoca bir gazetede böyle çirkin ve başkalarının özel hayatına tecavüz edip bir de hizaya çekmeye çalışan bir yazının çıkması!
Sen de bunun adına şak diye gazetecilik diyorsun. Ne diyeceksin ki? 'Ben kötüyüm, zalimim; kimsenin yaşamı, ruh sağlığı benim için önemli değil. Yeter ki en çok ben konuşulayım' demeyeceksin elbette.
Sonra tepkiler hiç de Mustafa Ceceli ve senin beklediğin kıvamda çıkmayınca, aklı ve vicdanı olan herkes kıyametleri koparınca dönüveriyorsun.
Bir günde ha!
Hemen tribünlere oynayıp Mustafa Ceceli'nin karşısında yerini alan bir röportaj yapıveriyorsun kendinle.
Sanki bir gün önce o iğrenç yazıyı sen yazmadın.
Yahu bırak! Sanki biz okurlar gerizekalıyız da okuduğumuzu anlamadık!
Yani biz bugüne kadar ne 180 derece dönmeler, çark etmeler gördük ama böylesini görmedik!
Kıvırmada bir dünya markasısın Cengiz Semercioğlu!
Sıvama etabını hayretle takip ediyoruz.
Gizli kamera tehlikesi
Şu Mustafa Ceceli olayında öyle bir tehlike var ki, asıl onu konuşmalıyız: Gizli kamera tehlikesi.
Kişilerin evinde, mahreminde, özelinde ne yaşanırsa yaşanır.
Bunu gizlice kaydetmek, piyasaya sürmek ve bunun alkışlanması resmen bir felakettir. İnsan haklarına saldırının babaannesidir.
Bugün bu görüntüleri oturur izlersiniz, arkadaşlarınıza gönderirsiniz, bu görüntüler üzerinden dedikodu yapıp insanları eleştirme hakkını kendinizde bulursunuz. Peki yarın?
Yarın sizin ya da en sevdiklerinizin başına aynısının gelmeyeceğini nasıl garanti edeceksiniz?
Ancak ve ancak böyle olaylara karşı dimdik durarak, isyan ederek, 'Olmaz öyle şey' çekerek, yapanları toplumdan dışlayarak kendi özelinizi korumayı başarabilirsiniz.
Mahkemelerin de en büyük cezayı vermesi gerekir. Amerika'da, Avrupa'da dava üstüne dava açılır, ortalık ayağa kalkar.
Diyeceğim o ki; içinizdeki röntgenciye ayar verin lütfen. Bugün başkalarına, yarın size...
Böyle mahrem görüntüleri size coşkuyla yollayan insanlarla da arkadaşlığınızı kesin.
Ceceli'ye sorular
Şimdi sen, eski eşinin özelini sahalara döküverdin ya, için rahat mı?
Şimdi sen, çocuğunun annesinin evinde gizlice çekilen görüntüleri ortalığa saçıp prim toplamaya çalıştın ya, kahraman mısın? Sana bir çocuk vermiş kadını soktuğun durumdan utanacak mısın?
Şimdi sen çocuğun büyüdüğünde ona ne diyeceksin?
'Ben ahlaklıyım, annen ahlaksız' mı?
Şimdi sen çocuğunun yaşayacağı travmalara nasıl bir çare bulacaksın?
O çocuk okula gidecek, o çocuğun arkadaşları olacak ve bu olay, bir ömür çocuğunun yakasını bırakmayacak. O çocuk seni sevecek mi zannediyorsun? Sen iyilik, adamlık, babalık yaptığını mı sanıyorsun?
Düşünüyorum da; acaba o gizli kamera görüntüleri, daha önce çocuğu izlemek için eve taktırdığınız güvenlik kameraları kullanılarak elde edilmiş olabilir mi? Şifreler kırdırılmış olabilir mi?
Madem çocuğunu düşündüğün için velayetini almak istiyordun, yine çocuğunu düşünüp niçin davaya gizlilik kararı aldırmadın? Bu görüntülerin medyaya, internete düşeceğini hesaplayamadın mı?
Ne kadar ahlaklı olduğunu belirtmeye çalışırken, hele bir söylesene eski eşini evliliğin boyunca kaç kez aldattın?
Söz konusu ilişkiyi boşanmadan önce bildiğini söyledin ama dava dilekçesinde öğrenme tarihin, geçen yaz 08.08.2017! Yani sen çoktan ikinci evliliğini yaptığın zaman...
Bunu da bize açıklayıverecek misin?
Ha bir de, kendini temizleme operasyonu çerçevesinde eski eşini ve çocuğunu bir kalemde harcamak nasıl bir duygu? Allah korusun eski eşin, başına gelenlerin üzüntüsünden intihar etse ne yapacaksın?
Bir anlatıversene, bizim kafamız basmıyor da...