Konu hassas lütfen dikkat!
Dul kime denir? Bakalım Türk Dil Kurumu sözlüğüne: Eşi ölen ya da boşanan kişiye dul denir. Kadına da, erkeğe de yani... Gelin görün ki, bizim buralarda dul erkek diye bir kavram yok. Onun yerine kadınları...
Dul kime denir?
Bakalım Türk Dil Kurumu sözlüğüne:
Eşi ölen ya da boşanan kişiye dul denir. Kadına da, erkeğe de yani...
Gelin görün ki, bizim buralarda dul erkek diye bir kavram yok. Onun yerine kadınları aşağılama aracı olarak kullanılan dul kadın var.
Dul kadın eşittir; başarısız kadın, şansını kaybetmiş kadın, mağlup kadın, ailelerin uzak durması gereken kadın, zavallı kadın...
Erkek, boşandığında eksilmiş sayılmıyor çünkü. Erkeğe pek tabii ki, her zamanki gibi hiçbir şey olmuyor. Erkek dul da kalsa, hiç evlenmese de erkekliği azalmıyor. Kötü gözle bakılmıyor değil mi?
Şimdi nereden geldik dul kadın konusuna? Bir magazin haberinden...
Demet Akalın, İbrahim Kutluay'dan boşanan Demet Şener'e, zamanında onları ayırdığı için olacak ki şöyle teşekkür etmiş: "Ben de onun gibi iki çocukla, işsiz güçsüz, dul kalabilirdim." Aslında olayı 'Demet Akalın dul kadınları aşağıladı' seviyesine çekmek son derece yanlış olur, olayı saptırmak olur.
Neden? Çünkü onların bambaşka bir meselesi var; çekilmiş sıkıntılar, geçirilen zor dönemler, durmadan basılan damarlar var. Eminim ki;
Demet Akalın, lafının önünü arkasını düşünmeden, direkt muhatabını hedef alarak edivermiştir.
ALGI NASIL KIRILIR?
Ama yine de söylemeden edemeyeceğim: Demet Akalın gibi milyonların takip ettiği, kadınların her sözüne önem verdiği, başarılı, etkili bir kadının böyle bir cümle kurması talihsizlik.
Yaşadığımız duygu, içimizdeki öfke ve haklılığımız ne boyutta olursa olsun; bazı konularda biz kadınlar ne dediğimize çok çok dikkat etmeliyiz. Hele ki Demet Akalın gibi gündem belirleyen, kendi ayakları üzerinde durup kendi kendini var etmiş güçlü bir kadınsak, daha da özen göstermeliyiz.
Türkiye'deki kadın meselesinin nasıl hassas bir yerde durduğunun farkında değil miyiz yoksa?
Kaç kere yazdım, yine yazıyorum, üşenmem yine yine yazarım:
Ben kadınların tarafıyım ve artık bir kadının, diğer kadın hakkında 'medeni durumu', 'namusu' ve 'kadınlığı' üzerinden kötü konuşmasını istemiyorum.
Çünkü gün böyle bir gün değil. Hiç konuşma, hiç görme, tanıma, bilme...
'Dul kadın', 'bekareti bozulmuş kadın', 'evlenmemiş kadın', 'kimse bunu almaz' gibi gibi tabirlerle, bakış açılarıyla bugünlere gelmedik mi?
Biz de sinirimize, haklılığımıza kapılıp aynı toplara girersek bu 'kadın' algıları, bu yaftalamalar nasıl kırılacak ki?
O DA KADIN TARAFI
Kocası ölen de dul... Allah korusun, yarın bir gün insan başına ne gelebileceğini bilebilir mi? Hayat bu...
Dayak yediği için, özgürlüğü kısıtlandığı için, mutsuz olduğu için, aşkı bittiği için evliliğine son veren kadınlar da dul.
Nedense yalnızca kadını damgalıyor bu dulluk hali.
Diyorum ki; yeter artık, kadınlar 'dul', 'evde kalmış', 'yollu', 'zilli', 'davetkar' gibi sıfatlarla anılmasın.
Demet Şener'in destekçisi değilim; kafamızdaki bazı kalıpların artık silinmesini istiyorum o kadar. Kadınların erkek üzerinden var edilmelerini istemiyorum.
Demet Akalın'ın da, esasen aynı benim gibi daima 'kadın tarafı'nı tuttuğunu biliyorum.
Onun meselesini, yaşadıklarını da anlıyorum.
Sadece her birimize, hele ki bugünlerde biraz daha hassasiyet diliyorum, lütfen...